- http://sozluk.sourtimes.org/?t=merzifon
.- amasya iline bağlı bir ilçe.. eşşeği ve eşşek sever halkı ile tanınır.
- ayrıca iç anadoluyu karadenize bağlayan noktadır. (karayolu bakımından)
- biz oraya dağ derdik..
- "kara mustafa paşa*" burdan olsa gerek
(bkz: lise tarih bilgilerinden arta kalanlar) - hayatımın 1 senesinin heba olduğu yer.
ayrıca eşşek falan yok merzifonda :)
(bkz: merzifon anadolu lisesi) vardır bi de..
- dağla bir alakası olmayan hatta dağın eteklerinde düz bir vadide bulunan ayrıca eşşeklerin kesinlikle olmadığı şirin ve amasyanın yerine il olması gerken yer.
- keşkeğinin ve dışardan gelen! eşşeğinin meşhur olduğu ilçe de diyebiliriz.
- iki amcam ve babaannemin bir köyünde (aksungur) ailemin ise merkezinde ikamet ettigi soguk,puslu ve tatillerde filan gittigimde iki günde bunalimin doruklarina vasil oldugum kohne bir ilçe. ama ne yaparsin memleket iste.
- evliya çelebi'nin merzifon'la ilgili anlattıkları (seyahatname'den):
"altı gün gör köyünde konaklayıp yedinci günü kalkarak merzifon kalesine geldik. kale danişmentlilerin yapısıdır. yıldırım beyazıt devrinde ele geçirilmiştir. sivas eyaletinin amasya sancağına bağlı, kerpiçten yapılmış güzel bir kaledir. içinde ev yoktur. cephane ve askeri malzemeleri koruyan koruyucuları vardır. kent, pir dede sultan''n vakfıdır. kentin yöneticisi kızlar ağasıdır. üç yüz akçelik kutsal bir ilçedir. kadısının yıllık altı kese altın geliri vardır. türk ilidir. halkı kusursuz, sağlam, yumuşak huylu insanlardır. ucuzluk ve bolluk içinde, düzenli yapıları olan bir kenttir. taşan dağı'nın güney eteğinde olup dörtbin kadar kiremit ve toprak damla örtülü evi vardır. kırkdört mahalle, yetmişdört camiidir. eski camii ile medrese önü camii en ünlüleridir. medreselerinden, sultan murat'ın (çelebi sultan mehmet) onarttığı medrese dershanesi çok, bir fiil yılı eğitim yapılan bir yerdir. hadis bilimi bile okunmaktadır. havası güzel bir kent olduğundan halkı sağlıklı, sağlam insanlardır. antep pekmezi gibi güzel pekmezi, leziz ve sulu üzümü olur. pir dede tekkesinin çevresinde ve diğer yerlerde altı yüz dükkan vardır. boyacı dükkanları çoktur. iran boyasından daha iyi boya yaparlar. mavi boyası ünlüdür. kırım ülkesine buradan tüccarlar, her yıl binlerce top pembe bez götürüp tutsaklar ile değiştirirler. kırım halkının ferace (uzun,siyah çarşaf) ve iç çamaşırları hep merzifon bezidir. pembe ipliği de ünlüdür. kentlilerin döşekleri alaca, yastıkları çizgili, hoş yorgan yüzleri, çarşaf ve perdeleri çok ünlüdür." *
- (bkz: merzifona gidenden yar olmaz)
- (bkz: merzifon esegi gibi anirmak)
- ankara-samsun yolu üzerinde yer alan tipik anadolu kasabası. merzifonlu kara mustafa paşası ünlüdür. ankara yönünden gelirken önce çorumdan geçilir. merzifonda takılmak yerine samsuna doğru devam edip denizi göresi gelir insanın. burası da asker ocağıdır. bi tane olan ana caddesinde eskerler bi aşağı bi yukarı dolanırlar haftasonları.
- ehlikeyf amasya halkının gizli dinlenme tesisi.
- block 50 f16 c/d ler ile ucan 151 ve 152. filonun bulundugu yer. yannis olmasin 5. ana jet ussu diye de gecer.
- california'da yer alan pleasant hill ile kardeş şehir olan ilçemiz
- baba memleketim olan ve 22 yasıma kadar sadece yazları akraba ziyareti için geldiğim ama artık ailemin buraya yerleşmesi sebebiyle istanbul'u özlememe yarayan ilçe..ayrıca herşeyinizi istanbul'da bırakıp da buraya geliyorsanızi insana kendisini yarı açık hapishane gibi hissettirir hüzne boğar, gözleriniz dolar, insanlar sizin gözünüze merzifon'un sokaklarından bir toz kaçtı sanar..
- bir yandan kavuşmanın sevinci bir yandan ayrılığın hüznünü yaşatan şehir. o yıllarda 8 yaşında olmama rağmen herbiryanını hatırladığım şehir. bizden ayrı ana jet üssüne intikale giden babamı görmeye gittiğimiz, hafta sonlarının zaruri durağı.
- orta karadeniz bölgesinde , amasyanın bir ilçesidir. doğuda suluova ilçesi , batıda gümüşhacıköy ilçesi , kuzeyde samsun ili arasında kalan verimli topraklar diyarıdır.
- keşkek diyarı.
- (bkz: ciloşoğlu köftecisi)
- (bkz: sozlukteki erkekten donme ortodoks merzifonlular)
- "şehir" merkezini görmeme rağmen, otogarı ile olumlu anlamda beni şaşırtan ilçe.turistik yöre olmalarına rağmen ne kaşta ne de fethiyede öyle bir otogar binası yok.
- türk tarihinde bir çok şehirden daha fazla önem taşıyan, amasya'nın enteresan bir ilçesi olup içinde bir çok türden insan bulundurmaktadır. şehrin girişinden, şehrin sonu olan taşan dağının eteğine kadar uzanan, anadolu'nun bir çok şehirinde de bulunduğu gibi "cumhuriyet caddesi" adında bir caddeye sahiptir. bu cumhuriyet caddesi, sağ ve sol inanışlı insanlarin oturdukları bölgeleri de bir çizgi gibi ayırır, özellikle ilçenin ilk yerleşim bölümlerinde.
- nüfusu yakla$ık 40bin olmasına ragmen büyük kentin rahatlıgını ve kücük kentin kolaylıgını harmanlayarak size sunan amasya'nin bir ilcesi..mutlaka ugranması veya en azından birkac gunun verilmesi gereken yer..fakat sadece ugranması gereken yer..kesinlikle "dur ben burayı sevdim,$urda kalıyım" denilmemesi gerek..zira merzifon da fazla kalmak yuksek derecede sabır isteyen bir olaydır..merzifon'da bölge nüfusunun hicte azimsanmayacak bir bolumunu gencler olu$turmaktadir.merzifon'da ya$ayan genclere soracak olursanız "bir an once oss yi kazanıp burdan kurtulmak istiyorum" derler..oysa bu yeni jenerasyonun kurtulmak istedigi "merzifon" degil, yorede hakim olan zihniyettir..merzifon'da gencler ya$ayamaz,kendilerini geli$tiremezler.lise caglarinda okuldan cikan gencler cumhuriyet caddesi boyunca bir a$agi iner,bir yukarı cıkar..okuldan cikinca gencler icin gezilecek tek yer burasıdır..kaldı ki bu caddede dahi rahat yürümenize izin vermezler.kaldırımda halen yürümeyi ogrenemeyen büyükba$ hayvanlar omuz atarak dola$ır..sayıları 2 ila 3 arasında degi$en cafe lerde insanlar birbirlerine baktı diye kavga cıkarırlar..bahsi gecen cafelerde kız arkada$ının omzuna elini attigin zaman cafe calı$ılanları tarafından uyarılırsın..(bkz: sarilarak sohbet eden gencleri uyarma timi)
merzifon'a giden gencin ozgurlugu yoktur,bilgisi,gorgusu,kulturu saat yonunun tersinde ilerler.sonuc olarak merzifon da gencler icin fırsat yoktur..genc beyinler merzifon'da bilfiil ögütülür.
bütün bunların yanında merzifon ba$ka hicbir yerde bulunmayacak özellikler barındırır bünyesinde.arzum et lokantasında yapılan iskender in tadına hicbir yerde rastlanamamı$tır henuz..yoresel yemeklerden olan ke$kek bir lezzet harikasıdır..ilcenin yakınında bulunan $arlayık,dogal guzelligi ile gozlere hitap ederken,ailenizle bir mangal keyfi surmenizi saglayarak midelerede hitap eder.aynı zamanda ilcede bir cok tarihi hamam bulunur,bu hamamlarda keyifli dakikalar gecirebilir,tarihi donerta$ camii nde tarihle icice kalabilirsiniz..günümüzün pek cok kaybolan cevresel degerini arayıpta bulamayanlar,buyuk$ehirin o karma$asından,gurultusunden bir an olsun bunalanlar orta karadeniz'de bulunan tarihi,dogayı,farklı damak tadlarını icerisinde gizleyen merzifon'a mutlaka gecerken ugramalıdırlar..
- m.ö. 718 yılında kurulan marsevinç kasabasının adı zamanla mersuvan, merzifon şeklini almıştır. başka bir söylentiye göre de iranlı v. mihridattarafından m.ö. 222 yılında inşa ettirilen merzpont kalesinin adı zamanla merzifon' a dönüştürülmüştür. merzpont, farsça sınır, karargah anlamına geliyor zira.
- bütün merzifonu 1 günde gezebilirsiniz ki görebileceğiniz şeyler en fazla dereler, köprüler ve üzüm bağlarından ibarettir.kışları karasal iklimden dolayı çok soğuk yazları gene aynı iklimden dolayı çok sıcaktır.bahar ayları ziyaret edilebilecek en güzel dönemdir.gerçi 1 hafta içerisinde sıkılır dönersiniz.yaşayanlara sabırlar dilersiniz.eğer ki giderseniz bu ilçeye; keşkek, haşhaşlı çörek ve kuşburnu marmelatı yemeden dönerseniz, çok şey kaybedersiniz.
- doğduğum memleketim. bütün akrabalarımın bulunduğu şehir.orta karadenizin en güzel yeridir bana göre merzifon. hiç eşeği olmayan ama eşşeği ile meşhur kent. memleket.
- zamanında, hitit ticaret yolunun güvenliğini sağlama amacıyla temelleri atılmış olan şehir.
- keşkek, kuşburnu, hacı kamil'in samsun-merzifon belediye otobüsü, haşhaşlı çörek, hıdırıllez pikniği, tavşandağ, gelin hamamı, cumhuriyet-mecburiyet caddesi, anane, dede, teyze, pastanelere motorla süt servisi, inekleri otlatma, merzifon bu…
memleket nire gardaş? sorusunun yanıtı merzifon... - 23 hazirandan itibaren, pazartesi-perşembe-pazar günleri istanbul'dan uçak seferleri başlayacak olan memleket.
(bkz: hadi hayırlı olsun)
- kendi holivuduna ve kendi holivudunun kendi filmlerine sahip bir ilçe. *
ilçenin üst tarafında bulunan askeri lojmanların ilerisindeki tepeye holivud diyor yurdum insanı. gözlerden uzak kalmak isteyen içki bünyelerinin buluşma mekanı olan bu yerde, hadsizce alınan alkolün de etkisiyle envayi çeşit film dönmekte, senaryolar yazılmaktadır. hem de ne arasanız. .....
- (bkz: merzifon anadolu lisesi)
- merzifon'un maden yatakları bakımından çok zengin olması, açık bakır yataklarının bulunması yöredeki yoğun yerleşimlerin başta gelen nedenlerindendir. coğrafi koşulların ticarete uygunluğu da bu gelişmeyi iteleyen, ivme kazandıran önemli nedenler arasındadır. m.ö. 4. binde yöremizde görülen ilk yerleşimler, madenlerin işletilmesiyle gelişerek m.ö. 3. binde anadolu'nun en zengin beyliklerinin buralarda ortaya çıkmasına olanak sağlamıştır. ilk yerli halklardan sonra, bugün hititler olarak bildiğimiz boy, m.ö. 2. binin başlarından başlayarak yöreye egemen olmuştur. hıristiyanlığın ortaya çıkışında ve gelişmesinde en etkin rolü oynayan ilk "yedi kilise" buralarda kurulmuş, bunu diğerleri izlemiştir. 1071 malazgirt zaferi'nden sonra, anadolu selçukluları ile birlikte bölgede türk egemenliği başlamıştır. merzifon'un ne zaman ve kimlerce kurulduğu zamanımızda da kesinlik kazanmış değildir. bununla birlikte, anadolu selçukluları devleti'nin kuruluşundan çok daha önceleri, bizans döneminde bile bir yerleşim yeri olduğu bilinmektedir. özellikle gelgiras (çatalkaya), aktarla (nureni) oymaağaç, bulak koç köy, alişar ile kent merkezindeki bizans ve önceki dönemlere özgü kalıntılar bu savın kesin kanıtları olarak, şimdide ayaktadır. 6. mitridates'in oğlu 2. pharnake'nin romalılara yenilmesiyle yöremizde tam bir roma egemenliği başladı. m.ö. 63'de pompeius, amasya ve merzifon bölgesini, portus bithinya'ya bağladı. m.ö. 395'de imparator theodorius'un ölümüyle roma ikiye bölündü, yöremizde bizans dönemi başladı ve istanbul'dan yönetildi. bölgemiz, 4.yy'da hazar hükümdarı salih han komutasındaki peçenek ve kumanlar tarafından ele geçirildi. ancak bizans imparatoru marsiyanus 541 yılında bölgeyi tekrar bizans topraklarına kattı.
justinyanus zamanında bölgede güvenlik sağlandı ve imar çalışmaları hızlandırıldı. 761 yılında emir malik komutasındaki abbasiler, bizans ordusunu büyük bir yenilgiye uğrattı ve böylelikle yöremizde abbasi egemenliği başlamış oldu. abbasilerle bizans arasında birkaç kez el değiştiren bölgemiz, abbasilerin son dönemlerindeki güçsüzlüklerinden yararlanmayı bilen bizanslılarca 965'de yeniden ele geçirildi.
orta karadeniz ilçesi olan merzifon, amasyalı coğrafya bilgini strabo'ya göre, phalemonitid adlı bir yerleşim yeri idi. bulunduğu ovaya fazemon deniliyordu.m.ö. 64'de romalı komutan pompei, pontus kralı mitridat'ı savaşta yendikten sonra, bu bölgede uzun bir inceleme gezisine çıkmış ve phazemonitit'e de uğramıştır. (buranın yüzyıllardır adı birçok kez değişen merzifon olması güçlü bir olasılıktır.)merzifon, m.ö. 20 yıllarında, imparator ogüst tarafından bayındır bir duruma getirilmiş ve adı fazemon neopolis olarak değiştirilmiştir. m.ö. 5.yy'da fazemon neopolis, bizans topraklarına katılmış ve merzifon adıyla anılmaya başlanmıştır."amasya tarihi"nin yazarı hüseyin hüsamettin bey, merzifon'un en az iki bin yıllık tarihi olduğundan söz eder. "merz" sözcüğünün farsa' da sinir, yerel ve sesizlik anlamına geldiğini, sonundaki "fon" takısının pont sözcüğünün arapçalaştırılmışı olduğunu söyler. buna göre merzifon, "pont sınırı" ya da "pont karargahı" anlamına gelmektedir.
alman bilginlerinden, doğu ülkeleri tarihçisi mortman, 1850 yılında, samsun üzerinden merzifon'a uğramış, o da merzifon'un en az iki bin yıllık bir geçmişi olduğunu ve eski çağlardaki adının prazemon olduğunu yazmıştır.m.ö. 334'de makedonyalı büyük iskender anadolu'yu ele geçirip savaşta daryüs'ü (dara) yenince bütün kapodokya (amasya, tokat, sivas, erzincan; erzurum, gümüşhane, rize, trabzon, samsun, çorum ve yozgat' tan oluşan bir bölge) iskender'in egemeliği altına girmiştir. daha sonraları yörede iran valis olarak görev yapan mitridat, iran'dan ayrılarak bağımsız bir devlet kurmuştur. mitridat soyundan gelen hükümdarlar, amasya'yı kendilerine başkent yapmışlardır. ctites'in torunlarından 5. mitridat m.ö. 222'de şimdiki merzifon'un yerinde bir kale yaptırarak amasya ve osmancık boğazlarını koruma altına almış, buraya da merzifon, merzipan, merziban denilmiştir.
"amasya tarihi"nin yazarı hüseyin hüsamettin bey, "hülasatül-fetva" adlı bir kitabın arkasındaki "sadettin muhammed-ül merzifoni, elmüştehir bisad-irrumi adlı bir kişinin, rebiül-ahir (arapça ayların dördüncüsü) 793 tarihli, bir kenar notunda, kendi lakap ve imzası "el mevsüm medinetül bi-merziban kentinden" diye adlandırdığını yazmıştır. merziban adı, bazı eski yayınlarda da geçer. farsça sınır bekçisi anlamındadır. kamüs-ü türki: marsıvan , merzifon sözcüklerinin sınır görevlisi (bekçisi) anlamına gelen, merziban sözcüğünden kalma olduğunu yazmaktadır. (s.1256) merzifon'un kuzey yönü, vezir köprü bölgesi, bu satraplığın sınırını oluşturduğuna göre merziban ya da merzipont adları bu açıklamaya uygun görünmektedir."
bu aktarılanların ışığında, türlü tarihi kayıt ve söylentilere göre, merzifon'un hz. isa'dan birkaç yüzyıl önce kurulduğunu söyleyebiliriz. merzifon'la ilgili sağlıklı denilebilecek bilgiler, sivas sultanı kadı burhanettin yönetimindeki yerlerin yıldırım beyazıt tarafından osmanlı topraklarına katılmasıyla netleşmeye başlar. 1071'de horosan selçuklularından alparslan ile bizans arasında geçen malazgirt savaşı, bizans'ın yenilgisiyle sonuçlanmış, alparslan, savaşta yararlılıkları görülen melik danişment ahmet gaziye, yaptıklarının ödülü olarak ele geçirdiği yerlerin yönetimini armağan etmiştir. daha sonra bu yöreyi, izzettin kılıçarslan (ikinci kılıçarslan) 1174 tarihinde tümüyle ele geçirerek danişmentli yönetimine son vermiş, merzifon da diğer kentlerle birlikte selçukluların yönetimi altına girmiş, bölgedeki danişmetli egemenliği 103 yıl sürmüştür. anadolu selçuklularının dağılmasından sonra yöremiz moğol (ilhanlılar) ların istilasına uğramıştır. moğol valilerinin bölgeye ve bölge halkına birçok zararları olmuştur. halit ethem bey'in "düveli islamiyet tarihi"ne göre kadı burhanettin, akkoyunlularla divriği karabel'de yapılan savaşta ölünce komutanları onun yerine oğlu zeynel abidin'i getirmek istemişlerse de akkoyunlular ve timur tehlikelerine karşı koyamayacaklarını anlayıp osmanlıların koruması altına girmişlerdir. sultan yıldırım beyazıt sivas'a kadar gelerek kenti teslim almış, böylece bölgede osmanlı egemenliği başlamıştır. merzifon'un bu tarihten sonra hızla geliştiği kentteki yapıların tarihçelerinden anlaşılmaktadır. merzifon ve havza'da 1350-1398 yılları arasında taşanoğulları egemendi. taşanoğulları, danişmentliler ve osmanoğulları ile birlikte anadolu'ya gelen bir türkmen boyudur. yıldırım beyazıt 1393'de çorum'da kadı burhanettin'i yenip amasya'yı alınca taşanoğulları kendiliklerinden osmanlılara katılmışlardır.
kara mustafa paşa tarafından merzifon'da ve başka şehirlerde yaptırılan
osmanlı döneminde merzifon topkapı sarayı'ndaki "lahana" anıtı:
topkapı sarayının, bab-hümayun denilen dış kapısından girdikten sonra birinci avlunun hemen sağındaki parke yola sapılırsa karşınıza askeri birlik binaları ve levazım depoları çıkar. bu binaların ortasından geçen yolun sağ ve solundan karşılıklı, iki mermer anıt-sütün vardır. her ikisi de dört metre yüksekliğinde ve kenarları otuzbeşer santim boyutundadır. birisinin tepesinde, kenarları oymalı bir tabak içinde gösterişli bir lahana, diğerinde de bamya bulunmaktadır. mermer sütunların üç yanı çiçek motifleriyle süslenmiştir. bir yüzünde 1790 yılında yazılmış bir kitabe bulunmaktadır. zamanla yıprandığından, tam olarak okunamamaktadır. ancak belirgin bir şekilde okunabilen "sultan selim" ile binikiyüz tarihinin (hicri) baştaki bir ve iki rakamlarıdır. buna göre üçüncü sultan selim zamanında h.1200 ya da 1220 yılları arasında dikildiği anlaşılmaktadır. saray koruma askerleri arasında yapılan atış yarışmalarında başarı gösteren, merzifon ve amasyalılar için padişah tarafından bu anıt-sütunlar dikilerek onurlandırılan merzifon ve amasyalılar, yukarıda anlatılan söylentiyi bu kanıtla belgelemişlerdir. (a. aziz taşan)
(not: üçüncü selim amasya'da şehzadelik yaptığı için bu anıt-sütunları diktirmiş olabilir.)
evliya çelebi'nin merzifon'la ilgili anlattıkları (seyahatname'den):
"altı gün gör köyünde konaklayıp yedinci günü kalkarak merzifon kalesine geldik. kale danişmentlilerin yapısıdır. yıldırım beyazıt devrinde ele geçirilmiştir. sivas eyaletinin amasya sancağına bağlı, kerpiçten yapılmış güzel bir kaledir. içinde ev yoktur. cephane ve askeri malzemeleri koruyan koruyucuları vardır. kent, pir dede sultan''n vakfıdır. kentin yöneticisi kızlar ağasıdır. üç yüz akçelik kutsal bir ilçedir. kadısının yıllık altı kese altın geliri vardır. türk ilidir. halkı kusursuz, sağlam, yumuşak huylu insanlardır. ucuzluk ve bolluk içinde, düzenli yapıları olan bir kenttir. taşan dağı'nın güney eteğinde olup dörtbin kadar kiremit ve toprak damla örtülü evi vardır. kırkdört mahalle, yetmişdört camiidir. eski camii ile medrese önü camii en ünlüleridir. medreselerinden, sultan murat'ın (çelebi sultan mehmet) onarttığı medrese dershanesi çok, bir fil yılı eğitim yapılan bir yerdir. hadis bilimi bile okunmaktadır. havası güzel bir kent olduğundan halkı sağlıklı, sağlam insanlardır. antep pekmezi gibi güzel pekmezi, leziz ve sulu üzümü olur. pir dede tekkesinin çevresinde ve diğer yerlerde altı yüz dükkan vardır. boyacı dükkanları çoktur. iran boyasından daha iyi boya yaparlar. mavi boyası ünlüdür. kırım ülkesine buradan tüccarlar, her yıl binlerce top pembe bez götürüp tutsaklar ile değiştirirler. kırım halkının ferace (uzun,siyah çarşaf) ve iç çamaşırları hep merzifon bezidir. pembe ipliği de ünlüdür. kentlilerin döşekleri alaca, yastıkları çizgili, hoş yorgan yüzleri, çarşaf ve perdeleri çok ünlüdür."
paşa camii: kara mustafa paşanın, rikab-ı hümayum kaymakamlığı (sadrazam vekili) sırasında 1666 yılında merzifon'da yaptırdığı camii'dir. kentin o günkü konumuyla, iş merkezlerinin ortalarında yeralan camii, merzifon'un bügün de en büyük camisi olarak ayaktadır. şadırvanı, çevre duvarları, tuvaletleri, üç avlu kapısı ve çevresindeki dükkanlar görülüp incelendiğinde özenilerek yapılmış bir kutsal yapı olduğu hemen anlaşılır. gerek camii içindeki gerekse şadırvanın kubbesindeki süslemeler görülmeye, incelemeye değer güzelliktedir. tek şerefeli minaresi, yapıldığı günün ustalığına örnek olarak yükselen bir mimarlık göstergesidir. avlusundaki iki tarihi çınarda zamana meydan okuyan anıtlar gibi camiyi süslemektedir.
abide hatun camii (1675-1680): merzifon'un doğusunda, ilçeye yaklaşık bir buçuk kilometre uzaklıktaki marınca (kara mustafa paşa) köyünden annesi abide hatun adına yaptırdığı camidir. camii köyün alt kısmında, girişinde yapılmıştır. toplam alanı, bahçesi ile birlikte, 1802 m2'dir. 400 kişilik bir kutsal yapıdır. camii 1943 yılındaki depremden sonra yeniden onarılmış 1990 yılında da minberi yenilenmiş, bahçesine bir şadırvan yapılmıştır. binasının çevre duvarları kagir olan caminin iç kısımları ahşaptandır. ahşap üzerine kök boyalarla yapılmış tavan süslemeleri ile ahşap işlemeciliğinin seçkin örneklerinden olan kapısı görülmeye, incelenmeye değer güzelliktedir. camii içinde sonradan oluşturulan kitaplıkta kara mustafa paşanın yağlı boya, temsili bir resmi ile yedi tane el yazması kitap bulunmaktadır. bunların birisi defter niteliğindedir.
paşa hamamı: kara mustafa paşa tarafından merzifon'un hacıbalı mahallesinde yaptırılan hamamdır. hamamın yapılmasına paşanın sadrazamlığı sırasında başlanmış marınca köyündeki camiden bir yıl sonra tamamlanmıştır. (1680) arapça kitabesinde: "bu hamam sultan ibrahimoğlu sultan mehmet han zamanında sad-r azam merzifonlu mustafa paşa eliyle gerçekleştirilmiştir. h. 1092." diye yazar. hamamın giriş bölümündeki soyunma-giyinme bölümü büyük bir kubbeyle örtülüdür. iç kısımda, göbek taşının üstüne rastlayan bölüm büyükçe kubbeli, açık ve kapalı havletin üzerleri ise küçük kubbedir. geçmişte zenginlerin gittiği hamam olarak ünlüdür.
taşhan ve bedesten: paşa camiinin doğusunda, hemen yakınındaki, karşılıklı iki yapıdır. paşa camii ile birlikte yapılmışlardır. taşhan, bedesten' e oranla daha büyük bir yapıdır. bedesten' in kuzey yönündedir. aralarında dar bir cadde vardır. iki kat üzerine yapılan taşhan'ın avlu kısmının üzeri açıktır. iki yapıda zamanın ticari amaçları için yapılmıştır. tüccarlar için konaklama yerleri, develeri için ahırlar ve tüm çevresinde dükkanlar bulunan taşhan, kentin o dönemdeki ticari merkezidir. üçyüz yılı aşkın bir süredir ayakta kalan bu yapılar, dönemin en özgün ve sağlam örneklerindendir. yapının tek kapısı vardır. ikinci katına soldan taş merdivenlerle çıkılır. konaklama odalarının bulunduğu bu katın üzeri kubbe düzeni düşünülmeksizin kapatılmıştır. bahçesinde (avlu) osmanlı düzeninde yapılmış yan yana iki çeşme, çeşmelerin arkasında deve ahırlarına giden yollar bulunmaktadır. bedesten adı verilen diğer yapının kuzey, güney, doğu ve batı yönlerinde dört kapısı vardır. üzeri tümüyle kubbelerle kapatılan bedesten tek katlıdır. taşhan gibi çevresi dükkanlarla çevrilidir. binanın iç kısmı yakın geçmişte merzifon dokumacılar kooperatifince uzun yıllar dokuma tezgahları kurularak dokumacılık kooperatifi olarak kullanılmış, kooperatifin işlevini yitirmesiyle kapanmıştır. her iki yapıda kara mustafa paşanın kurduğu vakfa gelir sağlamak amacıyla yapılmıştır. elde edilen gelirler, camii onarımı ve diğer giderler için kullanılmıştır.
kara mustafa paşa tarafından merzifon'da yaptırılan çeşmeler:
aziz taşan'ın "dünden bugüne merzifon" adlı kitabında, kara mustafa paşanın merzifon'a kırkdört çeşme yaptırdığı bilgisi verilmektedir. bu çeşmeler kentin çeşitli yerlerine serpiştirilmiş, bazıları da zamanla yok olmuş. bunlardan bazıları: taşan dağından akar taşan dağına bakar laleli çeşme, atatürk anıtı arkasındaki tokmak çeşmesi, tekke mahallesindeki piribaba çeşmesi, bozacı camii karşısındaki çeşme, sofular camii çeşmesi ve devlet hastahanesi yakınlarındaki çeşmedir.
kara mustafa paşanın merzifon dışındaki vakıf ve hayratları:
merzifoni vezir camii (sirkeci-istanbul): kara mustafa paşa tarafından istanbul sirkeci' de yaptırılan bu caminin yapılış tarihi tam olarak bilinmemektedir. 1678 tarihli vakıf belgesine göre bu tarihten önce yapıldığı anlaşılmaktadır. camii hakkındaki ayrıntılı bilgi ayvansaray-ı hüseyin efendi' nin hatikatül-cevami adlı kitabından alınabilir. caminin mimari özellikleri; projeleri mimar sinan üniversitesi öğretim üyelerinden doç. dr. sn.aydın yüksel tarafından çizilen camii, 470 m2 bir arsa üzerine 15×15 boyutlarındadır. klasik düzende merkezi kubbelidir. üç kubbeli son cemaat bölümü, bir şadırvanı ile tek şerefeli bir minaresi bulunmaktadır. yazı, çini, nakış ve taş işçilikleriyle süslenmiştir.
kara mustafa paşa medresesi :ölümünden önce kara mustafa paşa tarafından yaptırılan medrese, istanbul'un en işlek semtlerinden olan beyazıt-çarşıkapı (çemberlitaş) yeniçeriler caddesi üzerindedir, günümüzde kara mustafa paşanın yakınlarının yaptığı bir türbe görevi de yapmakta olan medresenin girişte sağda kalan tek katlı bölümünde, yahya kemal beyatli kitaplığı, girişte solda bakımsız bir türbe ve türbenin arkasında da kara mustafa paşa soyundan gelenlerin toplu mezarlarının olduğu kubbesi yıkılmış bir yapı bulunmaktadır.
kara mustafa paşa köşkü (topkapı sarayı/istanbul): osmanlı devletinin gelmiş geçmiş tüm sadrazamları arasında, yalnızca merzifonlu kara mustafa paşanın topkapı sarayının içinde köşkü vardır. bu da onun devlet içindeki yerinin ne denli güçlü olduğunun simgesidir. topkapı sarayının en doğusunda, gülhane parkına bakan bölümde, bağdat köşkünün güneyindeki köşktür. tümüyle ahşaptan yapılmış olan köşk, tek katlıdır. doğusundaki bahçeye doğru alttan taş sütunlarla uzatılı iki büyük salondan oluşmaktadır. öğünçle belirtmemiz gerekir ki, kara mustafa paşa dışında hiçbir sadrazamın topkapı sarayında köşkü yoktur. 17. yy.' da sadrazam merzifonlu kara mustafa paşa tarafından yaptırılan köşk, 18 yy. başlarında sultan iii. ahmet ve daha sonraları sultan i. mahmut dönemlerinde onarım görmüştür. sultanlar, bahçelerde oynanan spor oyunlarını bu köşkten izler, eğlence düzenlerlermiş.
merzifonlu kara mustafa paşa çeşmesi (edirne): edirne'deki selimiye caminin batısındaki yol üzerindedir. çeşme; güney, doğu ve batı yönlü olmak üzere üç cephelidir. asıl cephesi güneye olan çeşme, tek katlı bir yapı olup üç yönünde beş çeşmesi bulunmaktadır.
incesu kervan sarayı (kayseri): kara mustafa paşa tarafından kayseri'nin incesu ilçesinde yaptırılan kervansaraydır. aynı zamanda incesu' da yaptırdığı bir camii ve bir hamamda mevcuttur.
kara mustafa paşa kütüphanesi:kültür ve turzim bakanlığınca, ikinci viyana kuşatmasının üçyüzüncü yıldönümü nedeniyle yayımına öncelik verilen, istanbul beyazıt devlet kütüphanesi derlemeleri arasında bulunan, sadrazam merzifonlu kara mustafa paşa kütüphanesi kataloğu, incelendiği zaman anlaşılacağı gibi, sayıca çok olmamakla birlikte içerdiği el yazmalar yönünden ilgi çekici ve değerlidir. merzifon'lu kara mustafa paşa, kitaplarının istanbul divan yolu irgat pazarında yaptırdığı medreseye konulmasını istemiş. kütüphane bugünkü anlamda bir okul kütüphanesi durumuna gelmiştir. ayrı bir binası olan kütüphane, vakıflar genel müdürlüğündeki kayıtlara göre, paşanın 16 nisan 1678 asıl vakfiyesine göre, haziran 1681'de düzenlenmiştir. ancak kitapların üzerine basılmış olan paşanın vakıf mühründe 1680 tarihi görülmektedir. kütüphanenin, 34 dev.21346 numarada kayıtlı yazma fihristi, başında evkaf-i hümayum müffettişi imamzade mehmet es'at efendinin, 5 nisan 1833 tarihli açıklamasına göre merzifonlu kara mustafa paşanın bu vakfı evkaf-ı hümayun' a alınmış. yapılan sayımda 456 yazma eser bulunduğu belirlenmiştir. tüyatok' un yeni düzenlediği katalogda ise 467 yazma eser vardır. bunların 8'i türkçe, 14'ü farsça ve 445'i arapça'dır. kitaplarını o günkü geleneklere uyarak toplum yararına sunan kara mustafa paşanın, devlet adamlığı ve askeri yetenekleri ne denli tartışılmaya açıksa da sağlam bir kültür adamı olduğu açıktadır.
vakıf ve hayratları: kara mustafa paşa, memleketi merzifon'da bir hamam, bir büyük camii, bir taşhan, bir bedesten (bezistan) ile kırkdört çeşme yaptırmış. paşasuyu adı verilen içme suyunu, sekiz kilometre uzaktan geniş ve sağlam su yolları yaptırarak kente akıtmıştır. doğum yeri olan marınca (narinciye-bahçekent) şimdiki adıyla kara mustafa paşa köyünde annesi abide hatun adına kagir bir camii yaptırmıştır. vakıflar yönetimindeki hicri 23 safer 1089 tarihli vakfiyesinin türkçe çevirisinden; merzifon, çorum, tokat ve kayseri'nin incesu ilçesinde pek çok hayratı; istanbul'un hocapaşa mahallesi ile ortaköy'de, defterdar ibrahim paşa mahallesinde, gedikpaşa kurbü' nde, eyüp'te galata' da, sirkeci' de, yeniçeriler caddesindeki camiiler ve medreseler, yedikule dışında han, dükkan, değirmen, yalı, salhane ve mumhane gibi türlü yapılar yaptırarak vakfettiği anlaşılmaktadır. ayrıca, romanya'nın kanije kasabasında da hayratı vardır. kara mustafa paşanın soyundan gelen, türk tarih kurumu, türk ve islam kitabeleri derleme heyeti üyesi, merhum yusuf akyurt, mesleği ile ilgili incelemeler yapmak için 1948 yılında merzifon'a geldiğinde: kendisinden kara mustafa paşanın geniş kapsamlı bir vakıfnamesinin bulunduğunu, yukarıda sayılanlardan başka; edirne, izmir, halep,i şam ve kudus' te bazı vakıflarının kayıtlı olduğunu emlak ve evkafının üçyüzoniki parça olduğunu söylemiştir. hadikatül-cavami, paşanın divan yolundaki medresesinin bitişiğinde okul, sebil (pınar) ve birde kitaplığı bulunduğunu yazmaktadır. raşit tarihi, suudi arabistan'ın liman kenti olan cidde'de kente uzak bir kaynaktan getirilmeye başlanmış bir su yolu yaptırdığını; ancak, ölümü nedeniyle yarım kaldığını yazmaktadır.
diğerleri: kara mustafa paşanın merzifon dışında ve istanbul'daki bilinen hayratlarından başka, çorum, tokat, istanbul'un ortaköy, defterdar ibrahim paşa mahallesi, gedik paşa, eyüp, galata ve yedikule semtlerinde; romanya' nın komenice kentinde izmir, halep, şam, kudüs ve cidde' de hayratları olduğu bilinmektedir.
merzifon'daki diğer tarihi yapılar sultaniye medresesi (çelebi sultan mehmet medresesi): şimdiki çınar oteli (eski hükümet konağı) ile çelebi sultan mehmet camii arasındaki yapıdır. tümüyle taştan yapılmıştır. selçuklu dönemine özgü mimarisiyle merzifon tarihine ışık tutan yapılar arasında en sağlam kalanlarındandır. önceden medrese ve imaret olarak yapılan bu yapı, çelebi sultan mehmet han'ın padişahlığının ilk dönemlerinde onartılarak bazı değişikliklere uğramıştır. bu onarım sırasında orijinal kitabesi değiştirilmiştir. medresenin ilk öğretim üyesi, kazasker faridettin mehmet çelebidir. mevlana ilyas bin-i yahya, seyit şemsettin ahmet kırımi, rukniddin abdülkerim amasi, nizamettin abdurrahman, afitabi gibi bir çok bilgin öğretmenlik yapmıştır. belediye başkanlarından kaşif mercan tarafından onartılıp restore ettirilen yapı, bir süre kent halk kütüphanesi olarak da kullanılmıştır. selçuklu el sanatlarının örneklerinden olan orijinal kapısı, yazı, kabartma ve nakışlarla süslüdür. ankara etnoğrafya müzesinde sergilenmektedir.
saat kulesi: amasya mutasarrıfı, şair ziya paşa tarafından 1866 yılında sultaniye medresesinin kapı girişi üzerine kurdurulmuş ve medresenin ön girişinde üç bölüme ayrılmış olan mermer kitabeler vardır. medresenin giriş kapısının her iki yanındaki mermer duvarlar üzerinde, zamanla bu medresede öğrenim görmüş öğrencilere yazıldığı anlaşılan bazı olaylarla ilgili yazılar vardır. duvarların bazı yerlerinde siyah çini mürekkeple yazılmış olan bu notlar, tarihi anılar taşıması ve hangi kentlerden öğrenciler geldiğini anlatması açısından önemlidir. ancak, bu yazılar 1952'de yapılan onarımda silinmiştir.
eski hamam: mimarisinden ve çok eski olmasından dolayı bizanslılar döneminden kalma olduğu kiliseden bozularak yapıldığı, eskiden beri abartılarak söylenegelmektedir. rastlantı sonucu ele geçen el yazması, imzasız bir kağıtta eski hamamla ilgili olarak şöyle bir söylenti vardır: ziyuskrüs adlı bir komutan, taşan dağının vezirköprü yakasındaki beyviran köyünde otururmuş. merzifon ve çevresine de egemen olan bu komutan, m. 190 yılında bir seferde iken varvara adlı bir kızı sevmiş ve o zamanlarda pek yayılmamış olan hıristiyan dinine katılarak bu hamamın olduğu yere bir kilise yapılmasına önayak olmuş. babası dönüşünde olayı duyunca çok kızmış ve kiliseyi hemen yıktırmış, kızını da öldürmek istemiş ancak kız kaçarak taşan dağında bir yere sığınmış. babası kısa bir zamanda kızını yakalatarak öldürtmüş ve cesedini de turhal'a gömdürtmüş. söylenti böyle, ancak merzifon'daki katolik hıristiyanlar, varvara'nın kutsallığına inanıp taşan dağının yuvala tesisinde her yıl, yaz aylarında toplanarak onun anısına ayinler düzenlerlermiş. hamamın dış kapısındaki kitabe çelebi sultan mehmet döneminde konulmuştur. katip çelebinin "atik kafir hamamı" diye sözünü ettiği hamamın çok eski bir geçmişi olduğu açıktır.
çukur pınar: eski hamamın yüz metre kadar doğusunda halk arasında çukur pınar denilen bir çeşme vardır. toprak düzeyinden dört metre kadar aşağıda akmakta olan pınara taş basamaklarla inilir. söylentiye göre bu çeşme, eski hamamın yapılışı sırasında temellerden çıkan suyun bir kısmına akıntı verilmesi için yapılmış. eski kitabesinden iz kalmamıştır. h. 813-m. 1400 tarihli taş kitabesinde çeşmenin, necmeddin bin-i yusuf adlı bir kişi tarafından onarıldığı belirtilmektedir. bu çeşmede eski hamam gibi osmanlıların bölgeye egemen olmasından çok önceleri yapılmıştır. uzun yıllar süresince çevresindeki toprak düzeyi yükseldiğinden bugün çukurda kalmıştır.
medrese önü camii (çelebi sultan mehmet camii): sultaniye medresesinin yanında olması nedeniyle halk arasında, medreseönü camii diye adlandırılmaktadır. fatih sultan mehmet'in babası, ikinci sultan murat han tarafından yaptırılmıştır. merzifon'un en büyük camilerindendir. arapça kitabesinde; "bu cami sultan mehmet'in oğlu, büyük sultan murat han'ın emriyle yapılmıştır. allah mülkünü daim kılsın h. 830-m. 1420" yazılıdır.ahşap ağırlıklı olarak yapılmış olan caminin işlemeli tavan direkleri ile iskender haki tarafından yazılmış hatları görülmeye değer güzellikte sanat ürünleridir.
kara mustafa paşa ilköğretim okulu:merzifon'un en iyi korunmuş tarihi binalarındandır. cumhuriyet caddesinin kuzeyinde, caddenin bitimine 200 m. kadar uzaklıkta, batı yönünde, tüm görkemiyle ayaktadır. üstün mimarlık örneği olan yapının, sivas valisi muammer paşa zamanında, 1913 yılında halkın da yardımlarıyla temelleri atılmıştır. 1914 yılında i. dünya savaşının çıkması, osmanlı devletinin savaşa girmesi, okulda çalışan işçilerinde askere alınmaları sonucu yapım durdurulmuş; ancak savaş sonrasında tamamlanmıştır. 15 mart 1919'da merzifon'u işgal eden hint-ingiliz askerleri, henüz yeni olan bu yapıyı işgalin kaldırılmasına değin kışla olarak kullanmışlardır. yapı 1925 yılında kiz ünas okulu olarak 5 yıl kadar kullanıldıktan sonra 1930 yılında ilkokul binasına dönüştürülmüştür. günümüzde de aynı amaçla kullanılmaktadır.
çifte hamam: kadın ve erkeklere ayrılmış iki ayrı bölüm olarak yapıldığından bu adı almıştır.güney yönündeki kapı üzerinde bulunan mermer kitabesinde; bu hamam sultan murat hanın oğlu sultan mehmet'in buyruğuyla yapılmıştır. allah mülkünü daim ettirsin. 1462" yazılıdır. ünlü evliya çelebi, bu hamamdan söz ederken, kırk kurnası olduğundan, bir tarafında keçecilerin, diğer tarafında dabakların sanatlarını işlediklerinden sözeder. aslında hamamın her iki bölümünde toplam ondört kurna vardır. hamam yapılışından bu yana hiçbir değişikliğe uğramamıştır. (evliya çelebi, her zaman yaptığı gibi biraz abartarak tanıtmış!.)
tuz pazarı hamamı: kara mustafa paşanın oğlu, ali paşa tarafından yaptırıldığı sanılan hamamdır. günümüzde sebze pazarı olarak kullanılan eski tahıl (ekin) pazarı alanının batı yönünde büyük kubbeli bir yapıdır. hamamın, sadrazam hacı ali paşa tarafından yaptırıldığı da söylentiler arasındadır. kitabesi ve vakfiyesi bulunmadığından kimin tarafından yaptırıldığı tam olarak bilinmemektedir.
sofular camii: sofular mahallesinde, devlet hastanesinin güney-doğusundaki camidir. güneyinde tarihi bir çeşme ile kuzeyinde bir türbe bulunan caminin kitabesi yoktur. camii içindeki türbe, softa baba adıyla anılır. davut halifenin oğlunun elinde kalmış ve çok iyi korunmuş, el yazması, yaldız süslemeli bir kur' an-ı kerimin kapağındaki kumaş kaplamalı bölümde arapça; " bu kur' an-ı kerimin davut halife bin-i sahte halife tarafından vakfedildiği bildirilmekte ve altında yine arapça h. 887" yazmaktadır. davut halifenin, softa baba diye tanınan birinin oğlu olduğu ve h. 887'de de sağ olduğu anlaşılmaktadır.
çay camii (hüseyin ağa camii) h. 1182: hacıbalı mahallesinde, paşa hamamının yaklaşık 60 m. kadar kuzeyindeki camidir.hüseyin ağa adlı birisi tarafından yaptırılmıştır. ahşap ağırlıklı camii yine ahşap oymaları ve süslemeleriyle ünlüdür.
tacettin paşa camii (çukur şadırvan camii):tacettin paşa vakfından olan bu camii, kubbe mimarisi gözönüne alındığında bir bizans yapısıdır. kiliseden bozularak yapılmış bir camidir. kitabesi yağlı boya ile boyandığından harf araları dolmuş ve direklede önü kapatılmış, bu nedenle okunamamıştır.
tarihsel değer taşıyan diğer eserler;
doğan sineması (eski kilise), şimdilerde düğün salonu olarak kullanılan yokuşbaşı mahallesindeki kilise,
gazimahbup mahallesindeki camii eyüp camii, (ahşap tavan işlemeleriyle ünlüdür.)
bozacı camii (h. 866-m. 1452) hoca bedrettin-bozacı tarafından gazimahbup mahallesinde yaptırılan camidir.
dobak minare camii (h. 1188), elhac mustafa adlı bir hayırsever tarafından harmanlar mahallesinde yaptırılan camidir.
alaca minare camii (h. 906-m. 1501) arapça kitabesinde, "bu kutsal mescit sultan-ül azam tarafından 906 yılında yaptırılmıştır" yazılıdır.
yirmibeşlüle camii, hacı hasan camii, fenerli camii vb. gibi eserler, merzifon'un geçmişini günümüze taşıyan eserlerdir.
kara mustafa paşa tarafından merzifon'da ve başka şehirlerde yaptırılan eserler paşa camii: kara mustafa paşanın, rikab-ı hümayum kaymakamlığı (sadrazam vekili) sırasında 1666 yılında merzifon'da yaptırdığı camii'dir. kentin o günkü konumuyla, iş merkezlerinin ortalarında yeralan camii, merzifon'un bügün de en büyük camisi olarak ayaktadır. şadırvanı, çevre duvarları, tuvaletleri, üç avlu kapısı ve çevresindeki dükkanlar görülüp incelendiğinde özenilerek yapılmış bir kutsal yapı olduğu hemen anlaşılır. gerek camii içindeki gerekse şadırvanın kubbesindeki süslemeler görülmeye, incelemeye değer güzelliktedir. tek şerefeli minaresi, yapıldığı günün ustalığına örnek olarak yükselen bir mimarlık göstergesidir. avlusundaki iki tarihi çınarda zamana meydan okuyan anıtlar gibi camiyi süslemektedir.
abide hatun camii (1675-1680): merzifon'un doğusunda, ilçeye yaklaşık bir buçuk kilometre uzaklıktaki marınca (kara mustafa paşa) köyünden annesi abide hatun adına yaptırdığı camidir. camii köyün alt kısmında, girişinde yapılmıştır. toplam alanı, bahçesi ile birlikte, 1802 m2'dir. 400 kişilik bir kutsal yapıdır. camii 1943 yılındaki depremden sonra yeniden onarılmış 1990 yılında da minberi yenilenmiş, bahçesine bir şadırvan yapılmıştır. binasının çevre duvarları kagir olan caminin iç kısımları ahşaptandır. ahşap üzerine kök boyalarla yapılmış tavan süslemeleri ile ahşap işlemeciliğinin seçkin örneklerinden olan kapısı görülmeye, incelenmeye değer güzelliktedir. camii içinde sonradan oluşturulan kitaplıkta kara mustafa paşanın yağlı boya, temsili bir resmi ile yedi tane el yazması kitap bulunmaktadır. bunların birisi defter niteliğindedir.
paşa hamamı: kara mustafa paşa tarafından merzifon'un hacıbalı mahallesinde yaptırılan hamamdır. hamamın yapılmasına paşanın sadrazamlığı sırasında başlanmış marınca köyündeki camiden bir yıl sonra tamamlanmıştır. (1680) arapça kitabesinde: "bu hamam sultan ibrahimoğlu sultan mehmet han zamanında sad-r azam merzifonlu mustafa paşa eliyle gerçekleştirilmiştir. h. 1092." diye yazar. hamamın giriş bölümündeki soyunma-giyinme bölümü büyük bir kubbeyle örtülüdür. iç kısımda, göbek taşının üstüne rastlayan bölüm büyükçe kubbeli, açık ve kapalı havletin üzerleri ise küçük kubbedir. geçmişte zenginlerin gittiği hamam olarak ünlüdür.
taşhan ve bedesten: paşa camiinin doğusunda, hemen yakınındaki, karşılıklı iki yapıdır. paşa camii ile birlikte yapılmışlardır. taşhan, bedesten' e oranla daha büyük bir yapıdır. bedesten' in kuzey yönündedir. aralarında dar bir cadde vardır. iki kat üzerine yapılan taşhan'ın avlu kısmının üzeri açıktır. iki yapıda zamanın ticari amaçları için yapılmıştır. tüccarlar için konaklama yerleri, develeri için ahırlar ve tüm çevresinde dükkanlar bulunan taşhan, kentin o dönemdeki ticari merkezidir. üçyüz yılı aşkın bir süredir ayakta kalan bu yapılar, dönemin en özgün ve sağlam örneklerindendir. yapının tek kapısı vardır. ikinci katına soldan taş merdivenlerle çıkılır. konaklama odalarının bulunduğu bu katın üzeri kubbe düzeni düşünülmeksizin kapatılmıştır. bahçesinde (avlu) osmanlı düzeninde yapılmış yan yana iki çeşme, çeşmelerin arkasında deve ahırlarına giden yollar bulunmaktadır. bedesten adı verilen diğer yapının kuzey, güney, doğu ve batı yönlerinde dört kapısı vardır. üzeri tümüyle kubbelerle kapatılan bedesten tek katlıdır. taşhan gibi çevresi dükkanlarla çevrilidir. binanın iç kısmı yakın geçmişte merzifon dokumacılar kooperatifince uzun yıllar dokuma tezgahları kurularak dokumacılık kooperatifi olarak kullanılmış, kooperatifin işlevini yitirmesiyle kapanmıştır. her iki yapıda kara mustafa paşanın kurduğu vakfa gelir sağlamak amacıyla yapılmıştır. elde edilen gelirler, camii onarımı ve diğer giderler için kullanılmıştır.
kara mustafa paşa tarafından merzifon'da yaptırılan çeşmeler:
aziz taşan'ın "dünden bugüne merzifon" adlı kitabında, kara mustafa paşanın merzifon'a kırkdört çeşme yaptırdığı bilgisi verilmektedir. bu çeşmeler kentin çeşitli yerlerine serpiştirilmiş, bazıları da zamanla yok olmuş. bunlardan bazıları: taşan dağından akar taşan dağına bakar laleli çeşme, atatürk anıtı arkasındaki tokmak çeşmesi, tekke mahallesindeki piribaba çeşmesi, bozacı camii karşısındaki çeşme, sofular camii çeşmesi ve devlet hastahanesi yakınlarındaki çeşmedir.
kara mustafa paşanın merzifon dışındaki vakıf ve hayratları:
merzifoni vezir camii (sirkeci-istanbul): kara mustafa paşa tarafından istanbul sirkeci' de yaptırılan bu caminin yapılış tarihi tam olarak bilinmemektedir. 1678 tarihli vakıf belgesine göre bu tarihten önce yapıldığı anlaşılmaktadır. camii hakkındaki ayrıntılı bilgi ayvansaray-ı hüseyin efendi' nin hatikatül-cevami adlı kitabından alınabilir. caminin mimari özellikleri; projeleri mimar sinan üniversitesi öğretim üyelerinden doç. dr. sn.aydın yüksel tarafından çizilen camii, 470 m2 bir arsa üzerine 15×15 boyutlarındadır. klasik düzende merkezi kubbelidir. üç kubbeli son cemaat bölümü, bir şadırvanı ile tek şerefeli bir minaresi bulunmaktadır. yazı, çini, nakış ve taş işçilikleriyle süslenmiştir.
kara mustafa paşa medresesi :ölümünden önce kara mustafa paşa tarafından yaptırılan medrese, istanbul'un en işlek semtlerinden olan beyazıt-çarşıkapı (çemberlitaş) yeniçeriler caddesi üzerindedir, günümüzde kara mustafa paşanın yakınlarının yaptığı bir türbe görevi de yapmakta olan medresenin girişte sağda kalan tek katlı bölümünde, yahya kemal beyatli kitaplığı, girişte solda bakımsız bir türbe ve türbenin arkasında da kara mustafa paşa soyundan gelenlerin toplu mezarlarının olduğu kubbesi yıkılmış bir yapı bulunmaktadır.
kara mustafa paşa köşkü (topkapı sarayı/istanbul): osmanlı devletinin gelmiş geçmiş tüm sadrazamları arasında, yalnızca merzifonlu kara mustafa paşanın topkapı sarayının içinde köşkü vardır. bu da onun devlet içindeki yerinin ne denli güçlü olduğunun simgesidir. topkapı sarayının en doğusunda, gülhane parkına bakan bölümde, bağdat köşkünün güneyindeki köşktür. tümüyle ahşaptan yapılmış olan köşk, tek katlıdır. doğusundaki bahçeye doğru alttan taş sütunlarla uzatılı iki büyük salondan oluşmaktadır. öğünçle belirtmemiz gerekir ki, kara mustafa paşa dışında hiçbir sadrazamın topkapı sarayında köşkü yoktur. 17. yy.' da sadrazam merzifonlu kara mustafa paşa tarafından yaptırılan köşk, 18 yy. başlarında sultan iii. ahmet ve daha sonraları sultan i. mahmut dönemlerinde onarım görmüştür. sultanlar, bahçelerde oynanan spor oyunlarını bu köşkten izler, eğlence düzenlerlermiş.
merzifonlu kara mustafa paşa çeşmesi (edirne): edirne'deki selimiye caminin batısındaki yol üzerindedir. çeşme; güney, doğu ve batı yönlü olmak üzere üç cephelidir. asıl cephesi güneye olan çeşme, tek katlı bir yapı olup üç yönünde beş çeşmesi bulunmaktadır.
incesu kervan sarayı (kayseri): kara mustafa paşa tarafından kayseri'nin incesu ilçesinde yaptırılan kervansaraydır. aynı zamanda incesu' da yaptırdığı bir camii ve bir hamamda mevcuttur.
kara mustafa paşa kütüphanesi:kültür ve turzim bakanlığınca, ikinci viyana kuşatmasının üçyüzüncü yıldönümü nedeniyle yayımına öncelik verilen, istanbul beyazıt devlet kütüphanesi derlemeleri arasında bulunan, sadrazam merzifonlu kara mustafa paşa kütüphanesi kataloğu, incelendiği zaman anlaşılacağı gibi, sayıca çok olmamakla birlikte içerdiği el yazmalar yönünden ilgi çekici ve değerlidir. merzifon'lu kara mustafa paşa, kitaplarının istanbul divan yolu irgat pazarında yaptırdığı medreseye konulmasını istemiş. kütüphane bugünkü anlamda bir okul kütüphanesi durumuna gelmiştir. ayrı bir binası olan kütüphane, vakıflar genel müdürlüğündeki kayıtlara göre, paşanın 16 nisan 1678 asıl vakfiyesine göre, haziran 1681'de düzenlenmiştir. ancak kitapların üzerine basılmış olan paşanın vakıf mühründe 1680 tarihi görülmektedir. kütüphanenin, 34 dev.21346 numarada kayıtlı yazma fihristi, başında evkaf-i hümayum müffettişi imamzade mehmet es'at efendinin, 5 nisan 1833 tarihli açıklamasına göre merzifonlu kara mustafa paşanın bu vakfı evkaf-ı hümayun' a alınmış. yapılan sayımda 456 yazma eser bulunduğu belirlenmiştir. tüyatok' un yeni düzenlediği katalogda ise 467 yazma eser vardır. bunların 8'i türkçe, 14'ü farsça ve 445'i arapça'dır. kitaplarını o günkü geleneklere uyarak toplum yararına sunan kara mustafa paşanın, devlet adamlığı ve askeri yetenekleri ne denli tartışılmaya açıksa da sağlam bir kültür adamı olduğu açıktadır.
vakıf ve hayratları: kara mustafa paşa, memleketi merzifon'da bir hamam, bir büyük camii, bir taşhan, bir bedesten (bezistan) ile kırkdört çeşme yaptırmış. paşasuyu adı verilen içme suyunu, sekiz kilometre uzaktan geniş ve sağlam su yolları yaptırarak kente akıtmıştır. doğum yeri olan marınca (narinciye-bahçekent) şimdiki adıyla kara mustafa paşa köyünde annesi abide hatun adına kagir bir camii yaptırmıştır. vakıflar yönetimindeki hicri 23 safer 1089 tarihli vakfiyesinin türkçe çevirisinden; merzifon, çorum, tokat ve kayseri'nin incesu ilçesinde pek çok hayratı; istanbul'un hocapaşa mahallesi ile ortaköy'de, defterdar ibrahim paşa mahallesinde, gedikpaşa kurbü' nde, eyüp'te galata' da, sirkeci' de, yeniçeriler caddesindeki camiiler ve medreseler, yedikule dışında han, dükkan, değirmen, yalı, salhane ve mumhane gibi türlü yapılar yaptırarak vakfettiği anlaşılmaktadır. ayrıca, romanya'nın kanije kasabasında da hayratı vardır. kara mustafa paşanın soyundan gelen, türk tarih kurumu, türk ve islam kitabeleri derleme heyeti üyesi, merhum yusuf akyurt, mesleği ile ilgili incelemeler yapmak için 1948 yılında merzifon'a geldiğinde: kendisinden kara mustafa paşanın geniş kapsamlı bir vakıfnamesinin bulunduğunu, yukarıda sayılanlardan başka; edirne, izmir, halep,i şam ve kudus' te bazı vakıflarının kayıtlı olduğunu emlak ve evkafının üçyüzoniki parça olduğunu söylemiştir. hadikatül-cavami, paşanın divan yolundaki medresesinin bitişiğinde okul, sebil (pınar) ve birde kitaplığı bulunduğunu yazmaktadır. raşit tarihi, suudi arabistan'ın liman kenti olan cidde'de kente uzak bir kaynaktan getirilmeye başlanmış bir su yolu yaptırdığını; ancak, ölümü nedeniyle yarım kaldığını yazmaktadır.
diğerleri: kara mustafa paşanın merzifon dışında ve istanbul'daki bilinen hayratlarından başka, çorum, tokat, istanbul'un ortaköy, defterdar ibrahim paşa mahallesi, gedik paşa, eyüp, galata ve yedikule semtlerinde; romanya' nın komenice kentinde izmir, halep, şam, kudüs ve cidde' de hayratları olduğu bilinmektedir.
merzifon'daki diğer tarihi yapılar sultaniye medresesi (çelebi sultan mehmet medresesi): şimdiki çınar oteli (eski hükümet konağı) ile çelebi sultan mehmet camii arasındaki yapıdır. tümüyle taştan yapılmıştır. selçuklu dönemine özgü mimarisiyle merzifon tarihine ışık tutan yapılar arasında en sağlam kalanlarındandır. önceden medrese ve imaret olarak yapılan bu yapı, çelebi sultan mehmet han'ın padişahlığının ilk dönemlerinde onartılarak bazı değişikliklere uğramıştır. bu onarım sırasında orijinal kitabesi değiştirilmiştir. medresenin ilk öğretim üyesi, kazasker faridettin mehmet çelebidir. mevlana ilyas bin-i yahya, seyit şemsettin ahmet kırımi, rukniddin abdülkerim amasi, nizamettin abdurrahman, afitabi gibi bir çok bilgin öğretmenlik yapmıştır. belediye başkanlarından kaşif mercan tarafından onartılıp restore ettirilen yapı, bir süre kent halk kütüphanesi olarak da kullanılmıştır. selçuklu el sanatlarının örneklerinden olan orijinal kapısı, yazı, kabartma ve nakışlarla süslüdür. ankara etnoğrafya müzesinde sergilenmektedir.
saat kulesi: amasya mutasarrıfı, şair ziya paşa tarafından 1866 yılında sultaniye medresesinin kapı girişi üzerine kurdurulmuş ve medresenin ön girişinde üç bölüme ayrılmış olan mermer kitabeler vardır. medresenin giriş kapısının her iki yanındaki mermer duvarlar üzerinde, zamanla bu medresede öğrenim görmüş öğrencilere yazıldığı anlaşılan bazı olaylarla ilgili yazılar vardır. duvarların bazı yerlerinde siyah çini mürekkeple yazılmış olan bu notlar, tarihi anılar taşıması ve hangi kentlerden öğrenciler geldiğini anlatması açısından önemlidir. ancak, bu yazılar 1952'de yapılan onarımda silinmiştir.
eski hamam: mimarisinden ve çok eski olmasından dolayı bizanslılar döneminden kalma olduğu kiliseden bozularak yapıldığı, eskiden beri abartılarak söylenegelmektedir. rastlantı sonucu ele geçen el yazması, imzasız bir kağıtta eski hamamla ilgili olarak şöyle bir söylenti vardır: ziyuskrüs adlı bir komutan, taşan dağının vezirköprü yakasındaki beyviran köyünde otururmuş. merzifon ve çevresine de egemen olan bu komutan, m. 190 yılında bir seferde iken varvara adlı bir kızı sevmiş ve o zamanlarda pek yayılmamış olan hıristiyan dinine katılarak bu hamamın olduğu yere bir kilise yapılmasına önayak olmuş. babası dönüşünde olayı duyunca çok kızmış ve kiliseyi hemen yıktırmış, kızını da öldürmek istemiş ancak kız kaçarak taşan dağında bir yere sığınmış. babası kısa bir zamanda kızını yakalatarak öldürtmüş ve cesedini de turhal'a gömdürtmüş. söylenti böyle, ancak merzifon'daki katolik hıristiyanlar, varvara'nın kutsallığına inanıp taşan dağının yuvala tesisinde her yıl, yaz aylarında toplanarak onun anısına ayinler düzenlerlermiş. hamamın dış kapısındaki kitabe çelebi sultan mehmet döneminde konulmuştur. katip çelebinin "atik kafir hamamı" diye sözünü ettiği hamamın çok eski bir geçmişi olduğu açıktır.
çukur pınar: eski hamamın yüz metre kadar doğusunda halk arasında çukur pınar denilen bir çeşme vardır. toprak düzeyinden dört metre kadar aşağıda akmakta olan pınara taş basamaklarla inilir. söylentiye göre bu çeşme, eski hamamın yapılışı sırasında temellerden çıkan suyun bir kısmına akıntı verilmesi için yapılmış. eski kitabesinden iz kalmamıştır. h. 813-m. 1400 tarihli taş kitabesinde çeşmenin, necmeddin bin-i yusuf adlı bir kişi tarafından onarıldığı belirtilmektedir. bu çeşmede eski hamam gibi osmanlıların bölgeye egemen olmasından çok önceleri yapılmıştır. uzun yıllar süresince çevresindeki toprak düzeyi yükseldiğinden bugün çukurda kalmıştır.
medrese önü camii (çelebi sultan mehmet camii): sultaniye medresesinin yanında olması nedeniyle halk arasında, medreseönü camii diye adlandırılmaktadır. fatih sultan mehmet'in babası, ikinci sultan murat han tarafından yaptırılmıştır. merzifon'un en büyük camilerindendir. arapça kitabesinde; "bu cami sultan mehmet'in oğlu, büyük sultan murat han'ın emriyle yapılmıştır. allah mülkünü daim kılsın h. 830-m. 1420" yazılıdır.ahşap ağırlıklı olarak yapılmış olan caminin işlemeli tavan direkleri ile iskender haki tarafından yazılmış hatları görülmeye değer güzellikte sanat ürünleridir.
kara mustafa paşa ilköğretim okulu:merzifon'un en iyi korunmuş tarihi binalarındandır. cumhuriyet caddesinin kuzeyinde, caddenin bitimine 200 m. kadar uzaklıkta, batı yönünde, tüm görkemiyle ayaktadır. üstün mimarlık örneği olan yapının, sivas valisi muammer paşa zamanında, 1913 yılında halkın da yardımlarıyla temelleri atılmıştır. 1914 yılında i. dünya savaşının çıkması, osmanlı devletinin savaşa girmesi, okulda çalışan işçilerinde askere alınmaları sonucu yapım durdurulmuş; ancak savaş sonrasında tamamlanmıştır. 15 mart 1919'da merzifon'u işgal eden hint-ingiliz askerleri, henüz yeni olan bu yapıyı işgalin kaldırılmasına değin kışla olarak kullanmışlardır. yapı 1925 yılında kiz ünas okulu olarak 5 yıl kadar kullanıldıktan sonra 1930 yılında ilkokul binasına dönüştürülmüştür. günümüzde de aynı amaçla kullanılmaktadır.
çifte hamam: kadın ve erkeklere ayrılmış iki ayrı bölüm olarak yapıldığından bu adı almıştır.güney yönündeki kapı üzerinde bulunan mermer kitabesinde; bu hamam sultan murat hanın oğlu sultan mehmet'in buyruğuyla yapılmıştır. allah mülkünü daim ettirsin. 1462" yazılıdır. ünlü evliya çelebi, bu hamamdan söz ederken, kırk kurnası olduğundan, bir tarafında keçecilerin, diğer tarafında dabakların sanatlarını işlediklerinden sözeder. aslında hamamın her iki bölümünde toplam ondört kurna vardır. hamam yapılışından bu yana hiçbir değişikliğe uğramamıştır. (evliya çelebi, her zaman yaptığı gibi biraz abartarak tanıtmış!.)
tuz pazarı hamamı: kara mustafa paşanın oğlu, ali paşa tarafından yaptırıldığı sanılan hamamdır. günümüzde sebze pazarı olarak kullanılan eski tahıl (ekin) pazarı alanının batı yönünde büyük kubbeli bir yapıdır. hamamın, sadrazam hacı ali paşa tarafından yaptırıldığı da söylentiler arasındadır. kitabesi ve vakfiyesi bulunmadığından kimin tarafından yaptırıldığı tam olarak bilinmemektedir.
sofular camii: sofular mahallesinde, devlet hastanesinin güney-doğusundaki camidir. güneyinde tarihi bir çeşme ile kuzeyinde bir türbe bulunan caminin kitabesi yoktur. camii içindeki türbe, softa baba adıyla anılır. davut halifenin oğlunun elinde kalmış ve çok iyi korunmuş, el yazması, yaldız süslemeli bir kur' an-ı kerimin kapağındaki kumaş kaplamalı bölümde arapça; " bu kur' an-ı kerimin davut halife bin-i sahte halife tarafından vakfedildiği bildirilmekte ve altında yine arapça h. 887" yazmaktadır. davut halifenin, softa baba diye tanınan birinin oğlu olduğu ve h. 887'de de sağ olduğu anlaşılmaktadır.
çay camii (hüseyin ağa camii) h. 1182: hacıbalı mahallesinde, paşa hamamının yaklaşık 60 m. kadar kuzeyindeki camidir.hüseyin ağa adlı birisi tarafından yaptırılmıştır. ahşap ağırlıklı camii yine ahşap oymaları ve süslemeleriyle ünlüdür.
tacettin paşa camii (çukur şadırvan camii):tacettin paşa vakfından olan bu camii, kubbe mimarisi gözönüne alındığında bir bizans yapısıdır. kiliseden bozularak yapılmış bir camidir. kitabesi yağlı boya ile boyandığından harf araları dolmuş ve direklede önü kapatılmış, bu nedenle okunamamıştır.
türkçesi: başkomutan, sadrazam kara mustafa paşa, çevresini ermişlerin sardığı bir makama gitti. çok çaba gösterdiği savaşta yaptıklarından ötürü suçu yokken öldürüldü. şimdi ebediyen kalacağı, cennetin altıncı bahçesinden sesi duyulan bir şehir oldu.
kara mustafa paşanın kişiliği
tarihçiler kara mustafa paşayı korkusuz, atak, kararlı, kendini beğenmiş, saplantılı, saltanat ve gösterişe düşkün bir devlet adamı olarak tanıtırlar. onu bu özelliklerde biri olarak tanıtmakta, düşünce ve işbirliği içindedirler. yabancı devletlerden gelen büyükelçilere karşı gösterdiği sert, itici davranışlarıyla ünlendirirler. bazı tarihçilerimiz ise onu okumamış, kültürsüz, bilgisiz olarak tanıtmaya çalışmakta, acımasızca saldırmaktadır. okumamış, bilgisiz, kültürsüz birisi olduğu düşünülemez; çünkü, sadrazam köprülü mehmet paşanın oğlu fazıl ahmet paşa ile birlikte eğitim gördüğü bu konuyla ilgili tüm kaynaklarda belirtilmektedir. devlet makamlarının en yükseklerinde görev yapmış ve başarılı olmuş olması da iyi bir eğitim aldığının kanıtıdır. sertliği, kendini beğenmişliği, kişiliğinden kaynaklanan özellikleri olarak düşünülmelidir. ancak bu özellikleri hiçbir zaman devlet çıkarlarını kendi kişisel çıkarlarının altına düşürmemiştir. uğradığı tek ve son başarısızlık viyana kuşatmasında aldığı yenilgidir. bilindiği gibi viyana'yı kanuni sultan süleyman da kuşatmış ama alamamıştır. kara mustafa paşa' nın böylesine zor ve güç bir işe girişimi bile alkışlanacak bir davranıştır. viyana kalesinin düşmesi günlük bir olayken elinde olmayan nedenlerle ve sorumsuz kişilerin ihanetleri sonucu başarısız olmuşsa bu onun şanssızlığından başka bir şey değildir. işin sorumluluğunu yalnızca ona yüklemek ise acımasızlıktır.savaş başarıyla sonuçlanıp viyana alınsaydı osmanlının gelmiş geçmiş en önemli sadrazamı olarak tarihe geçmeyecek miydi? kuşkusuz onunda pek çok devlet adamında olduğu gibi, kusurlu yönleri vardır. şunu da belirtmek gerekir: osmanlılar döneminde kırk kadar sadrazam ölümle cezalandırılmış; ancak, hiçbiri hakkında kara mustafa paşa konusunda olduğu kadar yazılmamış, tartışılmamış ve konuşulmamıştır. saltanat düşkünlüğünü sarayındaki savurganlık ve gösterişli yaşantıyı tarihçilerin bazıları abartarak anlatmaktadır. fransa kralı on dördüncü lui' nin elçisi marguis de nointel istanbul'dan paris'e yolladığı raporda kara mustafa paşanın sarayını ve harcamalarını şöyle anlatmaktadır:
sarayın harem dairesindekiler: hazinedar, silahtar, iki çuhadar, mühürdar, kaftancı, kilercibaşı, kahvecibaşı, peşkircibaşı, ibriktar, şarkıcı, şamdancı, seccadeci, kitapçı, divitçi, mendilci, sofracı, berberbaşı, hamamcıbaşı, dellakbaşı, tırnakçı ve yüzyirmibeş içoğlan.
sarayın dışındaki adamları: kahya bey, büyük tezkereci, kapıcılar kayhası, padişahla iletişimi sağlayan telhisçi, kırk saraç, otuzaltı seyis ve bunların başı olan miharur, vekilharç, yirmibir yardımcısı olan aşçıbaşı, kırk küçük ağa, arpa emini, sancaktar, tuğcular, yirmibeş mızrakçı ile başları savaş zamanlarında kendisinden ayrılmayan iki özel alay. ahırında 500 cins at, kırk tanesi paşanın seçme binek atlarıdır. yük taşıyan beşyüz deve ve yüzelli katır ile altmış kısrak, dört saltanat arabası, iki yataklı mahfe, saraydaki adamları için dört takım çadır, dışındaki adamları için ikiyüzden çok beylik çadır.
tımar ve zeamet gelirleri dışındaki özel varlığı: istanbul'da bir saray, iki bahçe, edirne'de iki saray ve iki çiftlik, merzifon'da bir konak, para olarak da ikiyüzellibin sikke değerinde mücevher.
günlük mutfak giderleri: günde beşyüz okka ekmek, ikiyüzonaltı okka et, yüzyirmi okka pirinç, otuzsekiz okka yağ, oniki okka şeker, oniki okka süt, on okka un, yüz okka sebze, on okka kahve, yetmiş tavuk, yüzyirmi yumurta vb." (bir okka = 6 kg.) )not: bu rakamların ne denli sağlıklı olduğu bilinemez.)
ahmet refik beyde bu konuda şunları yazıyor: " saraydaki tereyağları, gülsuları, zağfiran giderleri çok para tutuyordu. istanbul, edirne, yenişehir ve merzifon'da sarayları, çiftlikleri vardı."
selahattin batu'nun "türk atları ve at yetiştirme bilgisi" adlı kitabının 86. sayfasında: "ahırlarında beşyüz küheylan, asker ve hizmetlileri için altıyüzat, paşa bir yere göç ettiğinde eşyalarını taşıyan, beşyüz katır ve beşyüz deve, merzifon'da büyük bir hara ve kırk saraç ile elli at bakıcısı vardı."
viyana kuşatması sonrasındaki bozgun sırasında otağını yağma eden ve kara mustafa paşanın değerli çadırını ele geçiren leh kralı sobieski, eşi mari kazmir'e yazdığı mektupta çadırda gördüklerini şöyle anlatıyor: "osmanlı sadrazamı, alman imparatorunun şatosundan alınan devekuşu yeniden hıristiyanların eline geçmesin diye başını koparttırmış. sadrazamın çadırındaki değerli takıları anlatamam. yağmadan payıma düşenleri saymakla bitiremedim. bir elmas kemer, iki elmas saat, çok değerli dört-beş kılıç. beş tane yakut mink ve incilerle süslenmiş tirkeşler, yorganlar, halılar, binlerce ufak tefek eşya, dünyanın en değerli samur kürkleri. askerler birçok değerli elmas kemer elde ettiler. bunlar neye yarayacaktı bilmiyorum. çünkü, osmanlılarda böyle bir gelenek yoktu. som altından bir çekmece vardı ki içinde gizemli resimlerle süslü ve parşömen kağıdı kalınlığında üç altın sayfa bulunuyordu. büyük hazineye gelince; bunun ne olduğu belli değil. sadrazam çadırlarına önce girdim ve orada hazinenin yağma edildiğini gösteren bir belirti göremedim. bu durumda hazine ya osmanlı askerlerine dağıtılmış, ya orduyla birlikte getirilmemiş, ya da savaş öncesi cephe gerisine gönderilerek güvence altına alınmıştır."
"merzifon vakıflar yönetimindeki vakfiyesinde", toplumsal yaşamda ortaklaşa kullanılması için değişik yerlerde yaptırarak kullanıma sunduğu yapıların türü ve sayısından söz edilirken süleymaniye camii yöresindeki sarayın ve içindekilerin kısa bir tanıtımı vardır ve üç sayfaya yakın tutmaktadır. sarayının büyüklüğü ve görkemi şaşırtıcı boyutlardadır.
*Atatürk'e göre kara mustafa paşa
yıl 1933, büyük önder mustafa kemal atatürk, ankara konservatuvarını gezmektedir. bir sınıfa girer, ders tarihtir, konu da merzifonlu kara mustafa paşanın 2. viyana kuşatmasında aldığı yenilgidir. öğretmen merzifonlu ile ilgili olumsuz sözler kullanmaktadır. paşanın bozguna uğradığından ve osmanlıların bundan sonra gerilemeye, toprak yitirmeye başladığından söz etmektedir. mustafa kemal, öğretmenin bu sözlerine sinirlenerek: "- öğretmen bey, öğretmen bey! 173.000 kişilik bir orduyu istanbul'dan alıp avrupa'nın göbeği olan viyana önlerine götürmek her komutanın yapabileceği bir iş değildir. bu büyük tarih olayını, o büyük adam gerçekleştirmiştir. viyana'yı birde dünyaca ünlü padişah, kanuni sultan süleyman kuşatabilmiştir. merzifonlu onun derecesinde büyük bir adamdır. siz nasıl olura böyle bir başkomutanı kötülersiniz? gençler! merzifonlu değerli bir komutandır. bunu böyle biliniz. bu şekilde yenilenler, yenik sayılmazlar." demiştir.
*Kişiliği ile ilgili olarak bazı tarihçilerin yazdıkları
raşit tarihi: "ulusun yönetilmesini, din işlerini ve bunların inceliklerini iyi bilen, doğru yolda, çabalı, cömert, ağırbaşlı, yasaların uygulanışında aristo gibi davranan biri idi."
hadiketül-vezüra: "dekaik-i ümur-u alema vakıf, akil, reşid, gayyur, fehim, kerim ve vakur bir vezir-i sahipşuur idi. ancak tevhir-i male meyl ile meşhur idi. rahmetullahi teala." (din işlerinin inceliklerini iyi bilen, akıllı, doğru yoldan ayrılmayan, çabalı, anlayışlı, cömert, ağırbaşlı, bilinçli bir vezir idi. ancak; dünya malına düşkünlüğü ile ünlü idi. allah rahmet eylesin.) "
netaicul vukuat: "maktulün (k.m.paşa) uğradığı başarısızlık, yanlışlık hoş görülür cinsten değilse de güçlü, yararlılıkları görülmüş, onurlu bir kişi olduğundan yerinde bırakılması gerekirdi. tarih yazarları giderilmesi olanaksız bir kayıp olduğu görüşünde birleşmektedir."
kamus-ul alam: " h. 1095'de her şeyin başı ve önü olan devlet fermanı ile (savaşta) kötü önlemler aldığı için suçlanan kusurlu bulunan (k.m.paşa) akıllı, ileri görüşlü, onurlu, cömert bir insandı. mal toplamaya düşkündü. öldüğünde elli yaşlarında idi. "
hadikat-ül cevami: " müşarünileyn dekaik-i umür-ü aleme vakıf, akil, gayyur, kerim ve sahip-i şuur bir vezir olup lakin vakar-ı ve tevfir-i male rağbeti ziyade idi.şerefli, sıhrıyete dahi nail olmuştur.rahmetullah-ü aleyh."
sicil-i osmani: " kara mustafa paşa savaş konusunda uzman idi. sadrazamlık günleri gaza ve harb ile geçmiştir. viyana'ya kadar dayanmış, ancak alması günlük bir olay durumuna gelmişken polonyalı ve almanyalıların yardıma gelmesiyle sonuçsuz kalmıştır. bu nedenle çok üzülmüş ve kaygılanmıştır. zeki, önlem almayı bilen, ağırbaşlı birisi idi. "
- merzifon askeri hastanesi ve askeri havalimanı ile meshurdur.
- eşek alım satımına dayanan primitif bir binek fon.
- ilçenin geçimininde önemli bir paya sahip olan beşinci ana jet üssü ve üniversite mezunlarının polislik eğitimi aldığı polis meslek eğitim merkezi vardır.
esnafı hiç iyi değildir buranın. askeri ve diğer öğrencileri hemen kazıklamaya çalışırlar.
ayrıca eşek falan da göremedim ben burada. - harm atabilme kalibiliyetine sahip f 16 filolariyla (151. filo ve152.filo ) turkiyenin kuzey hava sahasini koruyan, futbol takiminin maskotunun essek oldugu ilce.
- ilçedeki eşeklerden biri sanayi siesinde bir fabrikanın bahçesinde heykel olarak durmaktadır. hani ben de eşek görememiştim. bana onu göstermişlerdi. başka var mı bilmiyorum.
- dünyanın en güzel ülkelerinden birinde, yerleşmek için bula bula burayı bulan atalarıma sitem etme sebebim. zevksiz, sıkıcı memleket.
- çılgın bir iklimi olan yer...
sabah mis gibi güneşe uyanıp, öğlen bulutlanan gökyüzüne bakıyor; akşama doğru çıkan fırtınada uçuyorsunuz...
fırtına diniyor ve güneş bulutlardan kafayı gösterirken, usul usul bir yağmur başlıyor...
hava sıcaklığı yazın en civcivli zamanı bile 26-27 dereceyi anca görüyor... bu bakımdan başarılı, evet.
fakat kış zamanı epey soğuk olması bi yana; gündüz-gece sıcaklıkları arasındaki fark da 30-35 dereceleri görebiliyormuş*
50 bin nüfus yazıyor girişte, ama ben o kadar insan göremedim...
yok hayır; 50 bin insanın yaşadığı yerde bi sinema olur; ne bileyim bi yerde canlı müzik olur filan di mi?
yok valla...
buradakilerin tek eğlencesi -anladığım kadarıyla- çarşı caddesinde sıra sıra dizilmiş olan olan (abartmıyorum; 3 metrede bir varlar) dondurmacılardan dondurma alıp, bi aşağı bi yukarı yürümek bütün gece cadde boyu...
hayatımda bu kadar dondurmacıyı bir arada hiç görmemiştim... cadde üstündeki bakkallardan fazlalar...
söylenmiş işte; hava üssü var,
2 tane f 16 filosu, bir de cougar filosu var buradaki hava üssünde... asker ve asker ailelerinin toplam nüfusu 10 bini buluyormuş herhalde...
elinizi sallasanız rütbeye/rütbe yakınına çarpabilitesi yüksek bu bakımdan...
çok temiz bir havası* ve çeşmeden "içilebilir" halde akan buz gibi suları var*
tavuk sevmeyen insanım; her gün tavuk yiyorum... herhalde hayvanlar da "doğal" bir ortamda büyüdüğü için çiftlik balığı gibi yavan değil tadları...
saman çiğnermiş gibi hissettirmiyor tavuk eti bana yıllardan sonra yani...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.