Süleyman Ergüçlü, “Hector” ve “Hera” ile konuşmalarını kitaplaştırdı | ||||||
| ||||||
Gazeteci Süleyman Ergüçlü’nün, kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan Karpaz’a elektrik götürülmesi konusunda yayınladığı köşe yazılarının bir derlemesi olan “Eşşek Muhabbetleri” isimli kitabı yayınlandı. |
26 Ağustos 2009 Çarşamba
"Eşşek Muhabbetleri" çıktı. "Hector" ve "Hera" ile konuşmalarını kitaplaştırdı
25 Ağustos 2009 Salı
Merzifon ve Eşşek neden birlikte anılır? Tarihsel bir izah..(Eşşek dergisi, Merzifoni vs, Baha Tevfik) Viyana hezimeti vs Balkan Hezimeti
“EŞŞEK” DERGİSİ
Meşrutiyetin ilânından sonra, oluşan hürriyet ortamı içinde Osmanlı toplumunda peş peşe gazete ve dergiler yayınlanmaya başlar.
Meşrutiyetten sonra Baha Tevfik (1881–1916) tarafından yayınlanan mizah dergilerinden en ilginci de, 1910 yılında yayınlanmaya başlayan “Eş şek” ismindeki mizah dergisidir.
Eski yazıda, “Eşek” kelimesindeki (ş) harfinin tam manasıyla çifteli olarak “eşek” okunması için “şedde” denilen bir işaretin kullanılması gerekirdi. Onun için, 1910 da çıkan “Eşek”, şiddetli eşektir.
Eskiden bir insanın bilgisizliğini, ahmaklığını abartmak ya da tam olarak anlatabilmek için:
“-Şiddetli eşektir” derlerdi.
“Eşek” dergisinin ilk sayısı, 16 Teşrinisani (Kasım) 1326 da çıkmıştır.
Gazetenin başında imtiyaz sahibi, yani şimdiki “sorumlu yazı işleri müdürü dediğimiz kişiler şöyle belirtilmişti:
“Sahibi imtiyaz: Merzifonî , Müdiri mesul: Halil”
Merzifoni, bilindiği gibi, Merzifonlu demektir.
Merzifon da "marsıvan eşeği" (İngilizcesiyle "marsovan jack", "marsovan donkey") namlı cins eşekleriyle tanınmış bir yerdir.
Gazetenin idarehane adresi olarak da şu beyit yazılmıştır:
“Babıâli Caddesindedir ahır,
Numro dörttür, iş düşerse gel anır”.
Notaya muafık her türlü anırtı kabul edilir.
İnsanlara ders-i edep verir. Sahiplerinin eşekliği tutunca neşrolunur, muti, mütehammil ve beynelmilel hayvan gazetesidir”.
Sermuharriri (başyazarı) Kıbrısî Don Kişot.
(Kıbrısında malum Karpat eşekleri meşhurdur. Ondan Kıbrısi demektedir)
Müdir-i edebî: Çimenderzade Faik.
Heyet-i tahririye (yazı kadrosu): Topal eşek, tırnağı karıncalı eşek, kaba kulak.
“Eşek” adı altında 16 sayı çıkabildikten sonra, mizah dergilerinin hemen hemen hepsinin başına gelen akıbet “Eşek”in de başına gelmiş kapatılmıştır.
Esasen “Eşek” ismiyle bir gazete imtiyazı almak da o zaman kolay olmamıştır.
Gazete sahipleri de sansür heyetinin bu isimde gazete neşrine müsaade etmeyeceklerini bildiklerinden bir hileye başvurmuşlardır.
Eski yazıda, eşek ile "gözyaşı" anlamına gelen “Eşk” diye imtiyaz vermiş, sonra kelimenin üzerine bir şedde koyarak gazete, “Eşşek” adı ile çıkarılmıştır.
“Eşek” gazetesi 16 sayı sonra kapatılınca, gazetenin sahibi bu sefer (Malûm) adı ile yeni bir imtiyaz alıp “Eşek”i bu sefer (Malûm) adı ile yeni bir gazete başlamıştır.
“Malûm” un başlığında şöyle bir resim vardı: Bir masa, arkasında bir eşek… Masanın üstünden, eşeğin yalnız iki uzun kulağı görünüyor.
Şüphesiz, eşeği ne kadar gizlerse gizlesinler, “Malûm” da “Eşek”in akıbetine uğramış, birkaç sayı sonra kapatılmıştır.
Ne hazindir ki, sansürün, yasağın, baskının, hür düşüncenin olmadığı ülkelerde yaratıcılık da böylece köreltilmiş oluyor.
“Eşek” in ilk sayısında, başyazı yerine çıkan şu fıkra da ilginçtir:
“İLK ANIRTI: Gayet açık fikirli bir zat, bir gün bir arkadaşına demiş ki:
—Yahu, bir oğlum doğarsa, ismini eşek koyacağım.
Arkadaşı cevap olarak:
-Tuhhaf!.. Dünyada bu kadar isim varken, eşek ismine ne lüzum var?
O zat da cevap vermiş:
-Evet lüzum var. Çünkü bu memlekette büyük adam olmak için eşek olmaktan başka çare yok.
“Eşek” dergisinde çıkan bir manzume aynen şöyle:
“Vay mübarek yine dörtnala şitadan geldi,
Gemi ağzında, param parça küheylan geldi,
Yık, dağıt, her ne dilersen onu yap hiç korkma,
Artık âlemde uğursuzlara meydan geldi!
Üç buçuk yılda dokuz ay seni ancak gördük.
Üst yanı eski devirden bile zindan geldi.
Kaynak: Ustura Dergisi (Günaydın) sayı: 19 sf: 14–1
Aşağıdaki, Baha Tevfik’in (1881–1916) çıkardığı “Eşek” dergisinin sayfalarında o zamanki dört sayfanın görünümünü sunuyoruz.(Üste de genç yaşta, 35 yaşında ölen Baha Tevfik görülüyor) Gerçekten, dergide bulunan resimler de, yazılar da, günümüzde bile zor bulunacak nitelikte çok ilginç. Demek ki, sansür belâsı olmasa insanımızın mizah ve yaratma gücü eşsiz.
Ne yazık ki, hoşgörüsüzlük ve sansür baskıları, edebiyat, mizah, resim, heykel gibi sanatlardaki yaratma gücünü azaltmış, engellemiştir.
Bu ilginç resimleri içeren Eşşek dergisi, günümüzdeki politikacıları taşlayarak yayınlansa idi, kim bilir kaç dava açılırdı.
Zaten günümüzdeki karikatüristler, yazarlar, çizerlerimiz hakkında peşkeşe davalar açılmıyor mu?
İşte bağnazca baskılar yüzünden, Osmanlıda ilk mizah dergisi Diyojen, 1870 yılında bir Osmanlı aydını olan Ermeni asıllı Teodor Kasap tarafından çıkarılmıştır.
Dede Korkut, Nasrettin Hoca, İncili Çavuş, Bekri Mustafa, Tuzsuz Deli Bekir; gibi nice mizah ve felsefe kültünün köklerinden gelmemize karşın, günümüz siyasetçileri, mizah ve karikatüre hoşgörüsüz davranıyorlar, bu tür karikatüristler, yazarlar hakkında yüklü miktarda tazminat davaları açıyorlar.
Bu durum da sanatçıların, yazarların yazma, çizme şevklerini kırmaktadır.
Mizahçılara karşı hoşgörülü olmalıyız ki, onların yaratma gücü artmış olsun.
Oysa bizde Özal ve Avrupa’daki siyasetçiler hakkında daha galiz karikatürler yayınlanmakta, onlar bu konuda çok daha hoşgörülülerdir.
Aşağıda eşşek dergisinden alınmış dört sayfada ilginç resimleri görülüyor:
(Bu eşek dergilerinin orijinalleri Millî Kütüphanede özel korumalı kitaplarla okunmakta, okuyucuya verilmemektedir).
Aşağıda “Eşsek” dergisinden alınmış dört sayfada ilginç resimleri görülüyor:
Yukarıda eşek gazetesinden alınmış sahifeler görülmekte. Günümüzde bile böyle bir mizah dergi veya gazetenin yayınlanması o kadar kolay değil. O devrin politikacıları her sayfada eşeğe benzetilmekte. Günümüzde ise, kediye benzetti diye karikatürcüler hakkında peş peşe davalar açılmıştır. Mizaha hicve ne kadar hoşgörülü olursak, mizahçılarımız, sanatçılarımız o denli daha fazla yaratıcı alacaklardır.
NEYZEN’DEN “EŞŞEK” GAZETESİNDE MÜLAKAT: “SÖVME HÜRRİYETİ” gibi garip iddialarda vardır.
9 Ağustos 1912 günlü “Eşsek” gazetesinde “sövmek” üzerine bir anket açılır.
Neyzen Tevfik(1879-1953) ankete şu cevabı verir: “Küfür lisanın tuzu biberidir. Sövmek müsekkin-i asaptır. Bazı kimseler, bilhassa matbuat sövmenin fena olduğundan bahsediyor. O büyük adamdır, sövülür mü? Diğeri küçük sövme cahildir. Sövme o ihtiyardır, sövme kadındır… O halde kime sövmeli? Sövme hürriyet olduğu gibi, sövme müsavatı da olmalı. Herkes bi kaderi imkân sövmelidir”.
Kaynak: Türk Edebiyat Tarihi Cilt:4 Sf:53
Merzifon ve Eşşek neden birlikte anılır? Tarihsel bir izah..(Eşşek dergisi, Merzifoni vs, Baha Tevfik) Viyana hezimeti vs Balkan Hezimeti
“EŞŞEK” DERGİSİ
Meşrutiyetin ilânından sonra, oluşan hürriyet ortamı içinde Osmanlı toplumunda peş peşe gazete ve dergiler yayınlanmaya başlar.
Meşrutiyetten sonra Baha Tevfik (1881–1916) tarafından yayınlanan mizah dergilerinden en ilginci de, 1910 yılında yayınlanmaya başlayan “Eş şek” ismindeki mizah dergisidir.
Eski yazıda, “Eşek” kelimesindeki (ş) harfinin tam manasıyla çifteli olarak “eşek” okunması için “şedde” denilen bir işaretin kullanılması gerekirdi. Onun için, 1910 da çıkan “Eşek”, şiddetli eşektir.
Eskiden bir insanın bilgisizliğini, ahmaklığını abartmak ya da tam olarak anlatabilmek için:
“-Şiddetli eşektir” derlerdi.
“Eşek” dergisinin ilk sayısı, 16 Teşrinisani (Kasım) 1326 da çıkmıştır.
Gazetenin başında imtiyaz sahibi, yani şimdiki “sorumlu yazı işleri müdürü dediğimiz kişiler şöyle belirtilmişti:
“Sahibi imtiyaz: Merzifonî
Müdiri mesul: Halil”
Merzifoni, bilindiği gibi, Merzifonlu demektir.
Merzifon da "marsıvan eşeği" (İngilizcesiyle marsovan jack, marsovan donkey) namlı cins eşekleriyle tanınmış bir yerdir.
Gazetenin idarehane adresi olarak da şu beyit yazılmıştır:
“Babıâli Caddesindedir ahır,
Numro dörttür, iş düşerse gel anır”.
Notaya muafık her türlü anırtı kabul edilir.
İnsanlara ders-i edep verir. Sahiplerinin eşekliği tutunca neşrolunur, muti, mütehammil ve beynelmilel hayvan gazetesidir”.
Sermuharriri (başyazarı) Kıbrısî Don Kişot. (Kıbrısında Karpat eşekleri meşhurdur. Ondan Kıbrısi demektedir)
Müdir-i edebî: Çimenderzade Faik.
Heyet-i tahririye (yazı kadrosu): Topal eşek, tırnağı karıncalı eşek, kaba kulak.
“Eşek” adı altında 16 sayı çıkabildikten sonra, mizah dergilerinin hemen hemen hepsinin başına gelen akıbet “Eşek”in de başına gelmiş kapatılmıştır.
Esasen “Eşek” ismiyle bir gazete imtiyazı almak da o zaman kolay olmamıştır.
Gazete sahipleri de sansür heyetinin bu isimde gazete neşrine müsaade etmeyeceklerini bildiklerinden bir hileye başvurmuşlardır.
Eski yazıda, eşek ile "gözyaşı" anlamına gelen “Eşk” diye imtiyaz vermiş, sonra kelimenin üzerine bir şedde koyarak gazete, “Eşşek” adı ile çıkarılmıştır.
“Eşek” gazetesi 16 sayı sonra kapatılınca, gazetenin sahibi bu sefer (Malûm) adı ile yeni bir imtiyaz alıp “Eşek”i bu sefer (Malûm) adı ile yeni bir gazete başlamıştır.
“Malûm” un başlığında şöyle bir resim vardı: Bir masa, arkasında bir eşek… Masanın üstünden, eşeğin yalnız iki uzun kulağı görünüyor.
Şüphesiz, eşeği ne kadar gizlerse gizlesinler, “Malûm” da “Eşek”in akıbetine uğramış, birkaç sayı sonra kapatılmıştır.
Ne hazindir ki, sansürün, yasağın, baskının, hür düşüncenin olmadığı ülkelerde yaratıcılık da böylece köreltilmiş oluyor.
“Eşek” in ilk sayısında, başyazı yerine çıkan şu fıkra da ilginçtir:
“İLK ANIRTI: Gayet açık fikirli bir zat, bir gün bir arkadaşına demiş ki:
—Yahu, bir oğlum doğarsa, ismini eşek koyacağım.
Arkadaşı cevap olarak:
-Tuhhaf!.. Dünyada bu kadar isim varken, eşek ismine ne lüzum var?
O zat da cevap vermiş:
-Evet lüzum var. Çünkü bu memlekette büyük adam olmak için eşek olmaktan başka çare yok.
“Eşek” dergisinde çıkan bir manzume aynen şöyle:
“Vay mübarek yine dörtnala şitadan geldi,
Gemi ağzında, param parça küheylan geldi,
Yık, dağıt, her ne dilersen onu yap hiç korkma,
Artık âlemde uğursuzlara meydan geldi!
Üç buçuk yılda dokuz ay seni ancak gördük.
Üst yanı eski devirden bile zindan geldi.
Kaynak: Ustura Dergisi (Günaydın) sayı: 19 sf: 14–1
Aşağıdaki, Baha Tevfik’in (1881–1916) çıkardığı “Eşek” dergisinin sayfalarında o zamanki dört sayfanın görünümünü sunuyoruz.(Üste de genç yaşta, 35 yaşında ölen Baha Tevfik görülüyor) Gerçekten, dergide bulunan resimler de, yazılar da, günümüzde bile zor bulunacak nitelikte çok ilginç. Demek ki, sansür belâsı olmasa insanımızın mizah ve yaratma gücü eşsiz.
Ne yazık ki, hoşgörüsüzlük ve sansür baskıları, edebiyat, mizah, resim, heykel gibi sanatlardaki yaratma gücünü azaltmış, engellemiştir.
Bu ilginç resimleri içeren Eşşek dergisi, günümüzdeki politikacıları taşlayarak yayınlansa idi, kim bilir kaç dava açılırdı.
Zaten günümüzdeki karikatüristler, yazarlar, çizerlerimiz hakkında peşkeşe davalar açılmıyor mu?
İşte bağnazca dinsel kökenli baskılar yüzünden, Osmanlıda ilk mizah dergisi Diyojen, 1870 yılında bir Osmanlı aydını olan Ermeni asıllı Teodor Kasap tarafından çıkarılmıştır.
Dede Korkut, Nasrettin Hoca, İncili Çavuş, Bekri Mustafa, Tuzsuz Deli Bekir; gibi nice mizah ve felsefe kültünün köklerinden gelmemize karşın, günümüz siyasetçileri, mizah ve karikatüre hoşgörüsüz davranıyorlar, bu tür karikatüristler, yazarlar hakkında yüklü miktarda tazminat davaları açıyorlar.
Bu durum da sanatçıların, yazarların yazma, çizme şevklerini kırmaktadır.
Mizahçılara karşı hoşgörülü olmalıyız ki, onların yaratma gücü artmış olsun.
Oysa bizde Özal ve Avrupa’daki siyasetçiler hakkında daha galiz karikatürler yayınlanmakta, onlar bu konuda çok daha hoşgörülülerdir.
Aşağıda eşşek dergisinden alınmış dört sayfada ilginç resimleri görülüyor:
(Bu eşek dergilerinin orijinalleri Millî Kütüphanede özel korumalı kitaplarla okunmakta, okuyucuya verilmemektedir).
Aşağıda “Eşsek” dergisinden alınmış dört sayfada ilginç resimleri görülüyor:
Yukarıda eşek gazetesinden alınmış sahifeler görülmekte. Günümüzde bile böyle bir mizah dergi veya gazetenin yayınlanması o kadar kolay değil. O devrin politikacıları her sayfada eşeğe benzetilmekte. Günümüzde ise, kediye benzetti diye karikatürcüler hakkında peş peşe davalar açılmıştır. Mizaha hicve ne kadar hoşgörülü olursak, mizahçılarımız, sanatçılarımız o denli daha fazla yaratıcı alacaklardır.
NEYZEN’DEN “EŞŞEK” GAZETESİNDE MÜLAKAT: “SÖVME HÜRRİYETİ” gibi garip iddialarda vardır.
9 Ağustos 1912 günlü “Eşsek” gazetesinde “sövmek” üzerine bir anket açılır.
Neyzen Tevfik(1879-1953) ankete şu cevabı verir: “Küfür lisanın tuzu biberidir. Sövmek müsekkin-i asaptır. Bazı kimseler, bilhassa matbuat sövmenin fena olduğundan bahsediyor. O büyük adamdır, sövülür mü? Diğeri küçük sövme cahildir. Sövme o ihtiyardır, sövme kadındır… O halde kime sövmeli? Sövme hürriyet olduğu gibi, sövme müsavatı da olmalı. Herkes bi kaderi imkân sövmelidir”.
Kaynak: Türk Edebiyat Tarihi Cilt:4 Sf:53
Siyasette eşekli muhabbet
Atatürk Devrimleri toplumda travma(vuruk-sarsıntı) yarattı” diyen AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, başta muhalefet partileri tarafından yoğun tepki ve eleştiriler almıştı. Bu sözü ile Adeta toplumda bir sarsıntı yaratan Fırat, daha sonra, “beni eleştirenler Devrim Kanunlarını okudularsa eşek gibi anırırım” diyerek ayrı bir şaşkınlık yaratmıştı.
Fırat’ın bu iddialı çıkışı üzerine, Mecliste bulunan birçok milletvekilleri harıl harıl devrim kanunlarını araştırmaya, karıştırmaya başlayınca, AKP li Fırat, “Meclis Kütüphanesi’nden Devrim Kanunlarının alınmaya başladığını” belirterek, “dolayısıyla birçok eşeği eşeklikten kurtardım, bilgi sahibi yaptım” dedi.
Meclisimizin bu en uzun isimli Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat, bu garip benzetme ve çıkışları ile milletvekillerinin bazılarını eşekli imalı eleştirmiş oldu. Bu eşekli muhabbet Meclisimizde, siyasette travma (sarsıntı) yaratadursun, kendi kendime, -karikatüristlerimize eşekli meşekli iyi doküman verildi- diye düşündüğüm gün, Milliyet’te 28.6.2008 günü Ercan Akyol, eşekli travmalı güzel bir karikatür çizmiş. Bunu sizinle paylaşmak istedim. Bir vatandaş anıran eşeğine yuları takıp çekiyor. Çekerken de, hani “eşek inadı” derler ya, eşek direniyor sahibi de eşeği ipinden çekerken, “n’oluyon lan? Travma mı geçiriyon?” diyor. Günümüzün siyasetinde eşekli, travmalı muhabbetine cuk oturduğu için, bu karikatürü okuyucu ile paylaşmak istedim.
Madem konumuz eşekli muhabbet, okuyucuya biraz tebessüm ettirmek, biraz da imalı düşündürmek için ilginç eşekli espri ve dizelerle konuya devam edelim.
“BİNDİĞİM EŞEK BENDEN AKILLI OLMASIN”
Köy Enstitülerinin kapatılma arifesinde, köy enstitülerinin aleyhinde konuşma ve propagandalar devam ederken, ve de köy enstitülerinin yoksul halk çocuklarının uyandırılması işlevini yapması nedeni ile halkın uyandırılmasını istemediği propogandasını ispat etmek için, Eskişehirli toprak ağası bir milletvekili, özel bir toplantıda şunları söylemiştir:
“-Benim bindiğim eşek benden akıllı olursa beni düşürür”, dediği genelde dillendirilir.
Sonra da halkın iradesinin tek tecelli yeri olan parlementoya şair eşrefin eşşek şiirlerinden esinlenerek propoganda amaçlı şöyle saldırılır:
Ne acıdır ki, yoksul halkın vergisinden, devletin bütçesinden maaş alan bir milletvekili, ekmeğini yediği halkını, kendisine oy verenleri “eşek” yerine koyuyor ve de halkın uyanmasını istemiyor. Nerede kaldı, halkın mutluluğu, halkın kalkınması için çalışacağına namusu üzerine yemin eden milletvekili...
(Kaynak: Atatürkçü Düşünce Derneğinin 3.3.2002 günü Türk Hukuk Kurumu Salonunda düzenlediği panelde bir konuşmacı).
Bu Eskişehir Milletvekilinden önce Şair Eşref, Milletvekillerini şöyle taşlıyor:
“Dört sene sonra görünmez oluruz mecliste,
O zaman kıymetimiz yükselir inşallah,
Memlekette oluruz müntehîb-i sanide,
Buraya bizden eşekler gelir inşallah
*
“Sarık sanma bir ölmüş beyne tutmuş bir kefen sarmış”).
Siz bunu günümüze göre, tam uyduğu için turbanlı namazsızlar için şöyle değiştirseniz de olur:
“Türban sanma bir ölmüş beyne tutmuş bir kefen sarmış”.
Yürekli şairimiz Eşref, 1907 de Meclisi Mebusan ile eşekli olarak şöyle alay ediyor:
“Var lüzumu bize Meclis-i Mebusanın,
İçinde dahil olanlar ne olursa olsun,
Doksan üç vakasını eylemesin de tanziüzde
doksan üçü isterse eşşekle dolsun”.
……..
Halk Aşığı Dertli (1727–1864) şu mısraları günümüzde de geçerli değil mi? Aşık bu mısraları günümüzün 200 yıl ötesinden riya ile namaz kılanlara şöyle seslenir:
“Merhamet cebinin dibidir delik
Var git riya torbasının dibin dik
Riya ile namaz kılma eşek
Şeriat tarikat ile süslenmez”.
23 Ağustos 2009 Pazar
Terzi, şarkı söyleyen merkep, bitmeyen büyüme ve ben arzuları ve dostları unutmak üzerine...
|
--
Eyüp Sabri KARTAL
Yenişehir Kaymakamı -MERSİN
Tel: 324 326 80 11
FCT: 506 928 81 71
http://www.eyupsabrikartal.com
www.mersinyenisehir.gov.tr
www.mersin.gov.tr
www.tid.web.tr